Ana SayfaYaşamKültürAnahtarı değil ama kilidi bulduk

Anahtarı değil ama kilidi bulduk

Voynich El Yazması, yüzyıllardır içeriği çözülemeyen ve gizemini koruyan bir eser olarak biliniyor. Metin, bilinen hiçbir dile benzemiyor. Sayfalarda yer alan semboller alışılmadık bir yapıya sahip. Çizimler ise metnin anlamına dair doğrudan bir açıklama sunmuyor.  Cryptologia dergisinde yayımlanan yeni bir çalışmada araştırmacılar, gizemin nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair sade ve anlaşılır bir çerçeve ortaya koydu.

Bağımsız araştırmacı Michael A. Greshko’nun çalışması, Voynich El Yazması’nı çözdüğünü ileri sürmüyor. Çalışma, el yazmasının anlamsız bir karalama olmadığını ve 15. yüzyılda uygulanabilecek bir şifreleme yöntemiyle yazılmış olabileceğini gösteriyor. Daha önce ”bu düzeyde bir şifre o dönemde yapılamazdı’’ şeklinde dile getirilen görüşler, ilk kez somut bir teknik modelle karşılık buldu.

El yazmasının kökeni

Voynich El Yazması, adını 1912 yılında eseri satın alan Polonya asıllı antikacı Wilfrid Voynich’ten alıyor. El yazması günümüzde Yale Üniversitesi Beinecke Nadir Kitaplar ve El Yazmaları Kütüphanesi’nde korunuyor. Karbon tarihlendirme sonuçları, eserin 1404-1438 yılları arasında üretildiğini gösteriyor. Yaklaşık 240 sayfadan oluşan eserde bitki çizimleri, astronomik şemalar, takvim benzeri diyagramlar ve banyo yapan insan figürleri yer alıyor.

Eserin kim tarafından ve hangi amaçla yazıldığı bilinmiyor. Yapılan paleografik ve materyal analizler, el yazmasının büyük olasılıkla Orta Avrupa’da, Alp bölgesi çevresinde üretildiğine işaret ediyor. Metnin tıbbi, bitkisel, astrolojik ya da gizli bilgi içeren bir rehber olabileceği öne sürülüyor. Ancak bugüne kadar bu yorumların hiçbiri kesinlik kazanmadı.

Memluk kartlarından Helen şifreleme sistemi: Naibbe

Greshko’nun çalışmasının merkezinde yer alan şifreleme sisteminin adı Naibbe olarak tanımlanıyor. Bu ad, Orta Çağ’da İtalya’da oynanan bir iskambil oyunundan geliyor. Oyunun kökeni Memluk Sultanlığı’na dayanıyor. Kelimenin, Arapça ”na’ib”, yani ”vekil’’ anlamına gelen sözcükle bağlantılı olduğu kabul ediliyor. 

Memlukler, iskambil kartlarını erken dönemde kullanan topluluklar arasında yer alıyor. Bu kartlar, ticaret yolları aracılığıyla İtalya’ya ulaşıyor ve Avrupa genelinde yayılıyor. Naibbe adının seçilmesi, sistemin karar mekanizmasında iskambil kartlarının kullanılmasına dayanıyor.

Naibbe sistemi, şifreleme öncesinde metni sadeleştiriyor. Büyük harfler, noktalama işaretleri ve sayılar metinden çıkarılıyor. Metin daha sonra küçük parçalara ayrılıyor. Tek harfli parçalara unigram adı veriliyor. Yan yana gelen iki harften oluşan parçalara ise bigram deniyor. Metin, yaklaşık olarak yarısı tek harfli, yarısı iki harfli parçalardan oluşacak şekilde düzenleniyor.

Şifreleme işlemi sırasında her harf ya da harf çifti, Voynich El Yazması’ndaki kelimelere benzeyen sembol dizileriyle değiştiriliyor. Bu sembol dizileri kelime gibi görünüyor ancak gerçekte yalnızca bir ya da iki harfi temsil ediyor. Aynı harf, metnin farklı bölümlerinde farklı biçimlerde yazılıyor. Bir harf için birden fazla yazım karşılığı kullanılıyor. Bu yöntem, kriptografide homofonik ikame olarak adlandırılıyor.

Hangi sembol dizisinin kullanılacağı, iskambil destesinden kart çekilerek belirleniyor. Her harf ya da harf çifti için desteden bir kart çekiliyor. Çekilen kart, önceden hazırlanmış tablolardan hangisinin kullanılacağını belirliyor. Tablolar, aynı harf için birden fazla karşılık içeriyor. Aynı metin, farklı kart çekimleriyle her seferinde farklı görünen ancak sistemi bilen biri için geri çözülebilir metinler üretiyor.

Sistem içinde harfler tek tek sembollerle değil, kelimeyi andıran daha uzun dizilerle temsil ediliyor. Ortaya çıkan metin, dışarıdan bakıldığında gerçek bir dilde yazılmış izlenimi veriyor. Kelimeler benzer uzunluklara sahip oluyor. Benzer kelimeler sık sık yan yana geliyor. Metin düzensiz bir karalama görüntüsü oluşturmuyor ancak sistemi bilmeyen biri için metnin ne anlattığı anlaşılmıyor.

İstatistikler ve ”anlamsızlık” tartışması

Çalışmada, Naibbe sistemiyle oluşturulan metinlerin Voynich El Yazması’na sadece görünüş olarak değil, sayılarla ölçülen özellikler açısından da benzediği ortaya konuyor. Metinlerdeki kelimelerin uzunlukları, sembollerin ne kadar sık tekrarlandığı ve metnin düzenli mi yoksa rastgele mi ilerlediğini gösteren ölçümler, Voynich El Yazması’yla büyük ölçüde örtüşüyor.

Araştırma, Voynich El Yazması’nın daha önce bazı bilgisayar programları tarafından “anlamsız” olarak sınıflandırılmasına da açıklık getiriyor. Aynı programlar, Naibbe sistemiyle üretilen ve açıkça şifreleme ürünü olan metinleri de anlamsız olarak etiketliyor. Sonuçlar, metnin dışarıdan anlamsız görünmesinin, gerçekten anlamsız olduğu anlamına gelmediğini gösteriyor.

Naibbe sisteminin bazı sınırlamaları bulunuyor. Model, Voynich El Yazması’ndaki tüm benzersiz kelime türlerini birebir üretemiyor. Özellikle nadir görülen kelimelerin önemli bir bölümü bu sistemde yer almıyor. Ayrıca Voynich metninde raporlanan ve metnin çok uzak bölümleri arasında bağlantılar kuran yapılar, Naibbe modelinde tam olarak ortaya çıkmıyor.

Bir diğer sınırlama bilgi yoğunluğu ile ilgili bulunuyor. Naibbe sisteminde bir kelime, bazen yalnızca bir ya da iki harfi temsil ediyor. Bu durum, Voynich El Yazması’ndaki tek kelimelik gibi görünen etiketlerin aslında çok kısa mesajlar olabileceğini gösteriyor.

Çalışma, Voynich El Yazması’nın sırrını çözdüğünü iddia etmiyor. Ancak 15. yüzyılda, dönemin bilgi birikimi ve araçlarıyla, Voynich El Yazması’na çok benzeyen metnin gerçekten üretilebileceğini teknik olarak ortaya koyuyor.

Kaynak: Cryptologia 

Son İçerikler