Trump’ın Grönland rüyası: 2.900 km ötedeki stratejik anahtar

20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturan Trump dünyanın en büyük adası olan Grönland’ı satın alma fikrini tekrar ortaya atarak küresel düzeyde yeni tartışmaların fitilini ateşledi.

1951 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Grönland’ı olası saldırılara karşı koruyacağına dair Danimarka ile bir anlaşma imzaladı. Ancak 74 yıl sonra, bu kez tehdit Amerika’nın kendisinden geldi. 20 Ocak’ta göreve başlayan Donald Trump, gözünü mineraller ve petrol bakımından zengin stratejik bir konuma sahip bir ada olan Grönland’a dikti.

Truth Social’da Aralık ayında yaptığı bir gönderide Trump, Grönland’ın mülkiyetini ve kontrolünü ABD için “mutlak bir gereklilik” olarak nitelendirdi ve özerk Danimarka topraklarını satın alma konusunda yenilenen bir ilgiye işaret etti.

Trump’ın sözleri Grönlandlı liderlerden, Danimarkalı yetkililerden ve uluslararası gözlemcilerden keskin tepkilere neden oldu ve Kuzey Kutbu’ndaki egemenlik, güvenlik ve jeopolitik strateji hakkında kritik soruları gündeme getirdi.

Grönland, kritik coğrafi konumu nedeniyle ABD balistik füze uyarı sisteminde hayati bir role sahip olmasının yanı sıra, eriyen buzulların ortaya çıkardığı zengin doğal kaynaklarıyla da büyük bir ekonomik cazibe merkezi olarak öne çıkıyor. 

Yeni tartışmalar Grönland’ı yalnızca bir buz diyarı olmaktan çıkararak jeopolitik önemi yüksek bir merkez haline getirdi.

47. ABD Başkanı olarak göreve başlayan Trump, “ulusal güvenlik” gerekçesiyle Grönland’ın ABD kontrolüne geçmesi gerektiğini savunurken, bu durum bölgesel dengelerin gelecekte nasıl şekilleneceğine dair belirsizlikleri artırıyor.

Grönland nerede ve yasal statüsü ne?

Dünyanın en büyük adası olarak bilinen ve 2,16 milyon kilometrekare yüzölçümüne sahip Grönland, Arktik bölgesinde yer alıyor. Türkiye’nin üç katı büyüklüğünde olan Ada’da sıcaklık yazları ortalama 10, kışları eksi 10 derece.

En seyrek nüfuslu bölgelerden birinde konumlanan “uzak ve donmuş” Ada’da, çoğunluğu yerli İnuit halkı olmak üzere yaklaşık 57 bin kişi yaşıyor. Topraklarının yüzde 80’i buzullarla kaplı olduğundan nüfusun büyük çoğunluğu Ada’nın başkenti Nuuk civarındaki güneybatı kıyısında yaşıyor.

İhracatının yüzde 95’ini balıkçılığın oluşturduğu Ada’da, kamu bütçesinin yaklaşık yarısı Kopenhag hükümetinin sübvansiyonlarından karşılanıyor. Danimarka, her yıl Grönland’a yaklaşık 1 milyar dolar sağlıyor, böylelikle 57 bin nüfuslu Ada’nın her sakini 17 bin 500 dolar destek görebiliyor.

Coğrafi olarak Kuzey Amerika’da bulunan Grönland, 20. yüzyıla kadar Danimarka’nın kolonisi altında kalırken bu dönemin büyük bölümünde izole ve yoksul bir bölge olarak tanınıyordu. Ada, 1953’te Danimarka Krallığı’nın bir parçası haline getirildi ve Grönland sakinlerine, Danimarka vatandaşlığı verildi.

1979’da yapılan yerel referandum vasıtasıyla Grönland yerel yönetimine bölge içindeki politikaların çoğunun kontrolü verildi. “Yarı egemen” statüdeki Grönland, kolluk kuvvetleri ve iç güvenlik, para politikası, dış ilişkiler ve savunma alanında Kopenhag yönetimine bağlı.

Grönland’ın başkenti Nuuk (Reuters)

Danimarka Krallığı çatısı altında bulunan Faroe Adaları’yla birlikte iki otonom bölgeden biri olan Grönland, 179 üyesi bulunan Danimarka Ulusal Meclisinde iki milletvekiline sahip.

Grönland, Danimarka Anayasası’na tabi ve yasal statüsünde olası herhangi bir değişiklik anayasal bir değişiklik gerektiriyor. Bağlı bulunduğu Danimarka’ya 2 bin 900 kilometre uzaklıktaki Grönland, 2009’da da bir oylamayla bağımsızlığa kavuşma hakkını güvence altına aldı.

ABD’nin Arktik’e yönelik ilgisi

Trump’ın Grönland’a duyduğu ilgi, hem kendi yaklaşımı hem de ABD’nin Arktik bölgesine artan stratejik odağıyla bağlantılı. Trump’ın ilk başkanlık döneminde, iklim değişikliği endişeleri ve Kuzey’de iş birliği büyük ölçüde göz ardı edildi. Bunun yerine, Trump yönetimi Arktik’i, Rusya ve Çin’in genişlemeci politikalarının durdurulması gerektiğini vurgulamak için bir araç olarak kullandı. Özellikle Çin’in Arktik’e yönelik artan ilgisi, ABD’nin bu bölgeye yönelik yeni ve daha iddialı bir güvenlik politikası geliştirmesine yol açtı.

Tarihsel olarak, ABD bir süper güç olmasına rağmen, Arktik’teki varlığı ve kapasitesi – özellikle Alaska’nın kuzeyindeki bölgelerde – öncelikli bir mesele olarak ele alınmadı. Bölgeye yapılan yatırımların ve taahhütlerin tarihsel olarak yetersiz olması, Trump için Amerikan Arktik’inde kolayca siyasi puan kazanılabilecek bir alan yarattı. 

Gezegen için bir felaket mi?

Trump’ın “ekonomik güvenliğe” ihtiyaç duyduğu iddiasının ötesinde, adanın Washington için kışkırtıcı bir olasılık olmasının başka bir nedeni daha var. ABD tarafından yapılan bir değerlendirmeye göre, Grönland yaklaşık 31.400 milyon varil petrol eşdeğeri enerji kaynağına sahip. Ada ayrıca yaklaşık 148 trilyon fit küp doğal gaz da dahil olmak üzere diğer yakıt ürünleri için zengin bir kaynak.

Politico’ya göre Trump’ın Grönland’ı ele geçirme teklifi gezegeni iklim konusunda bir felakete sürükleyebilir. Politico’da yer alan habere göre Emtia piyasalarına hizmet sunan ICIS’in kıdemli ham petrol piyasaları analisti Ajay Parmar,  adada büyük bir ticari fırsatın yattığını ancak konum nedeniyle kaynakların dışarıya taşınmasının zor olduğunun altını çiziyor:

“Tabii ki, Grönland’da olduğu göz önüne alındığında, onu çıkarmak ve dünyaya ulaştırmak için boruları yerine getirmek için teknik zorluklar olacaktır. Ama orada hala büyük bir ticari fırsat var, işe yaraması çok zaman ve çaba gerektirse bile.”

İklim aktivistlerine göre Grönland’ın Trump’ın “eline düşmesi” “karbon bombası” anlamına geliyor. Finlandiya Doğal Kaynaklar Enstitüsü’nde profesör olan Anne Tolvanen’e göre bölgede madenciliğin etkisi, çözülmekte olan bölgedeki yerel fauna ve flora üzerinde feci bir etkiye sahip olabilir. Tolvanen, doğanın ağır sanayi ve diğer insan faaliyetlerinin neden olduğu rahatsızlıklardan kurtulmasının ‘on yıllar hatta yüzyıllar’ alabileceğini söylüyor.

Grönland (Reuters)

Çin madenlerine alternatif sunuyor

Grönland Çin ve ABD ticaret savaşının en önemli kollarından biri olan nadir mineraller için de yeni bir kaynak sunuyor.

Çin, ABD ile ticaret geriliminde son hamle olarak yüksek teknoloji ürünlerinde kritik öneme sahip “nadir madenler” kartını ortaya koymuştu. Dünyadaki nadir madenlerin yüzde 80’ini üreten Çin, ayrıca ABD’nin nadir madenler ithalatının yüzde 80’inin karşılıyor.

Söz konusu madenler, sivil sanayiden askeri sanayiye cep telefonları, elektrikli araç motorları, uydular ve savaş uçağı motorlarında kullanılmasıyla “endüstriyel katalizör” olarak ifade ediliyor. Bu yönüyle nadir madenler küçük ama stratejik unsurlar olarak görülüyor. 

Küresel ısınmanın, Arktik buzullarını eriterek Ada’nın yaşanabilir yüzey alanını artırmasıyla, petrol ve mineraller gibi yeni doğal kaynaklar ortaya çıkıyor. Eriyen buzullar ve hızla artan Arktik sıcaklıklar, Grönland’ı iklim krizinin ön saflarına çekerken iklim değişikliği aynı zamanda ekonomik fırsatlar da sağlıyor. Erimeler sayesinde petrol sondajı ile bakır, lityum, nikel ve kobalt gibi minerallerin çıkarılmasına olanak tanınabilir. 

Son yıllarda uranyum ve demir dahil mineral zenginliği ve madenciliğine yönelik Grönland’ın doğal kaynakları “daha erişilebilir” hale geliyor. Ada’nın, başta güney kesimindeki çıkarılmamış nadir toprak mineralleri dahil geniş kara kütlesindeki madencilik potansiyeli, cep telefonlarından rüzgar türbinlerine kadar birçok sektörde son derece önemli görülüyor.

2023’teki bir araştırma, Avrupa Komisyonunca “kritik ham maddeler” olarak kabul edilen 34 mineralden 25’inin Grönland’da doğal olarak bulunduğunu ortaya çıkardı.

Grönland neden stratejik olarak bu kadar önemli?

Grönland, Kuzey Amerika’dan Avrupa’ya en kısa rotayı sunuyor. Bu, ABD’ye ordusu ve balistik füze erken uyarı sistemi için stratejik bir üstünlük sağlıyor. ABD, Grönland, İzlanda ve Birleşik Krallık’ı birbirine bağlayan sulara radarlar yerleştirerek Grönland’daki askeri varlığını genişletmeye çalışıyor. Bu sular, Washington’un Rus ve Çin gemileri izleme planı için önemli veri sağlıyor.

Washington merkezli ve kutup jeopolitiğine odaklanan düşünce kuruluşu Arktik Enstitüsünün analizinde, Çin ve Rusya’nın son dönemde Arktik askeri kapasitelerini artırdığına işaret edilerek ABD’ye, rakiplerine karşı koymak için Arktik bölgedeki askeri varlığını geliştirmesi çağrısı yapıldı.

Danimarka Kraliyet Savunma Kolejinden Doç. Marc Jacobsen, ABD’ye karşı Kuzey Yarımküre’de Atlantik bölgesi kaynaklı tehditleri değerlendirerek “Rusya, ABD’ye füze gönderecek olsaydı, nükleer silahlar için en kısa yol Kuzey Kutbu ve Grönland üzerinden olurdu. Bu yüzden Pituffik Uzay Üssü, ABD’nin savunulmasında son derece önemlidir.” dedi.

Danimarka Dışişleri Bakanı ve 2009-2014’te NATO Genel Sekreterliğini üstlenen Lars Lokke Rasmussen de geçen hafta, Washington yönetiminin bölgede “meşru” çıkarları olduğunu belirterek “Kendini silahlandıran bir Rusya görüyoruz. Ayrıca (bölgeye) ilgi göstermeye başlayan bir Çin görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Ada’nın kuzeybatı kıyısında ve Kuzey Kutup Dairesi’nin 1210 kilometre kuzeyinde Pituffik Uzay Üssü sayesinde ABD, Ada’dan Rusya’ya karşı olası bir füze fırlatılması için en kısa yörüngeden istifade edebiliyor. Ayrıca adanın başkenti Nuuk, New York’a (yaklaşık 2.900 km veya 1.800 mil) 3.500 km (2.174 mil) doğuda bulunan Kopenhag’dan daha yakın.

Trump’ın Grönland’ı elde etme fikri yalnızca uluslararası ilişkilerde büyük bir yankı uyandırmakla kalmıyor aynı zamanda Arktik bölgesindeki jeopolitik dengeleri de derinden etkileyebilecek potansiyel bir gelişme olarak öne çıkıyor. Grönland’ın geleceği, hem küresel ekonomi hem de uluslararası güvenlik açısından belirleyici bir rol oynamaya devam edecek.

Kaynak: Anadolu Ajansı, Reuters, The Arctic Institute, Politico