Evrenin erken dönemlerine dair bir araştırma devasa eliptik galaksilerin nasıl oluştuklarını ortaya koyabilir.
Evrenin erken dönemlerine dair bir araştırma devasa eliptik galaksilerin nasıl oluştuklarını ortaya koyabilir.
Southampton Üniversitesi’nin 5 Aralık 2024’te yayınladığı bültene göre astronomlar, evrenin en büyük galaksilerinin oluşumu hakkındaki onlarca yıllık bir bilmecenin çözümüne yaklaştıklarını duyurdu. Southampton Üniversitesi’nden bilim insanları, dünyanın farklı yerlerinden uzmanlarla işbirliği yaparak, devasa eliptik galaksilerin oluştuğu yerleri tespit ettiklerini ve bu bulgunun, bu sistemlerin nasıl oluştuğuna dair yeni ipuçları sunduğunu açıkladı.
Devasa eliptik galaksiler ilk kez 20. yüzyılın başlarında Amerikalı astronom Edwin Hubble tarafından tanımlandı. Hubble, galaksileri sınıflandırdığı 1926 tarihli “Hubble Şeması” çalışmasında, eliptik galaksilere yer vererek bunları şekil özelliklerine göre kategorilere ayırdı. Hubble’ın gözlemleri, bu galaksilerin yıldızlarının büyük bir kısmının düzenli bir şekilde dağılmadığını, aksine merkezi bir yoğunlukta toplandığını ortaya koydu. Bu sınıflandırma, modern galaksi çalışmalarının temel taşlarından biri olarak kabul ediliyor.
Southampton Üniversitesi’nden Dr. Annagrazia Puglisi, bu dev sistemlerin büyük olasılıkla erken evrende gerçekleşen galaksi çarpışmaları ve soğuk gaz akışlarının bir sonucu olarak oluştuğunu belirtti. Dr. Puglisi, iki disk galaksisinin çarpışmasının gazın –yıldızların oluştuğu yakıtın– galaksilerin merkezine çekilmesine neden olduğunu ve burada trilyonlarca yeni yıldızın oluştuğunu ifade etti. Bu kozmik çarpışmaların yaklaşık 8 ila 12 milyar yıl önce, evrenin çok daha aktif bir döneminde meydana geldiği açıklandı.
Uzak galaksiler incelendi
Sonuçları Nature dergisinde yayımlanan çalışma, Southampton Üniversitesi, Çin’deki Purple Mountain Gözlemevi ve Çin Bilimler Akademisi’nin de dahil olduğu bir ekip tarafından gerçekleştirildi. Araştırmacılar, Şili’nin Atacama çölünde bulunan dünyanın en büyük radyo teleskopu ALMA’yı kullanarak, erken evrendeki 100’den fazla galaksiyi inceledi. Çalışmada, uzak ve oldukça parlak galaksilerden yayılan ışığın dağılımını inceleyen yeni bir teknik kullanıldı. Purple Mountain Gözlemevi’nden Dr. Qing-Hua Tan, bu tekniğin, uzak galaksilerin çekirdeklerinde yoğun yıldız oluşumlarıyla doğrudan küresel yapıların oluştuğunu ortaya koyan ilk gerçek kanıtı sunduğunu belirtti. Dr. Tan, astrofizikçilerin bu süreci onlarca yıldır anlamaya çalıştığını, galaksilerin hızla oluştuğunu ve gazın merkezdeki kara deliklere çekilerek yıldız patlamalarını tetiklediğini ifade etti. Bu yıldızların Samanyolu’na kıyasla 10 ila 100 kat daha hızlı oluştuğu vurgulandı.
Araştırmacılar, A3COSMOS ve A3GOODSS gibi açık kaynaklı arşiv projelerinden elde edilen yüksek kaliteli gözlemlerle çalıştı. Bu veriler, birçok uzak galaksi hakkında detaylı bilgi sağladı. Ayrıca, James Webb Uzay Teleskobu (JWST), Euclid uyduları ve Çin Uzay İstasyonu gibi kaynaklardan elde edilecek verilerle bu bulguları birleştirerek galaksilerin yıldız bileşenlerini haritalamayı planladıklarını belirttiler. Southampton Üniversitesi’nden Dr. Puglisi, bu yaklaşımın erken dönem galaksi oluşumuna dair daha kapsamlı bir tablo sunacağını ve evrenin başlangıcından bu yana nasıl evrimleştiğine dair anlayışımızı derinleştireceğini dile getirdi.
Kaynak: Southampton University