Hücrelerin kendine ait mini organları var!

Bilim dünyasında uzun zamandır hücre yapısı ve işleyişi hakkında kabul gören temel bilgiler, yeni bir keşif ile sarsılıyor.

Hücreler içinde çeşitli işlevlere sahip küçük “organeller” bulunuyor. Klasik biyoloji bilgisine göre, bu organellerin her biri zarla çevrili, yani bağımsız bir bölge olarak düşünülüyordu. Ancak bilim insanları son yıllarda, zarla çevrili olmayan organellerin de var olabileceğini keşfetti.

Temel kabulleri sarsan keşif

Membransız organeller, yani “biyomoleküler kondensatlar,” klasik zarla çevrili yapılardan farklı olarak, sıvı benzeri bir yapıya sahip. Bir lav lambasındaki balmumunun sıvı içerisinde eriyip yeniden birleşmesi gibi, bu kondensatlar hücre içinde bir araya gelip ayrışarak sürekli bir değişim hâlinde bulunuyorlar. Çeşitli protein ve RNA moleküllerinin bir araya gelerek jel benzeri damlacıklar oluşturduğu bu yapılar, hücre içinde benzersiz bir biyokimyasal ortam sağlıyor.

Bilim insanları şu ana kadar yaklaşık 30 farklı biyomoleküler kondensat türü keşfetti; buna karşılık, geleneksel zarla çevrili organel sayısı yalnızca bir düzine kadar. Bu yeni yapılar, hücre biyolojisi ve işleyişine dair bazı temel kabulleri sarsarken, hücrelerin çok daha karmaşık yapılar olduğunu ortaya koyuyor.

Biyomoleküler kondensatların rolü

Henüz birçok biyomoleküler kondensatın işlevi net olarak anlaşılmamış olsa da bazıları üreme hücrelerinin oluşumu, stres granüllerinin yapısı ve ribozomların protein üretimi gibi önemli işlevlere sahip. Bu durum, kondensatların potansiyel işlevlerinin zarla çevrili organellerden çok daha çeşitli olabileceğine işaret ediyor.

Daha da ilginç olanı, bu kondensatların bakteriyel hücrelerde de keşfedilmiş olması. Bakterilerin, geleneksel olarak organellere sahip olmadıkları biliniyordu. Ancak bakterilerde biyomoleküler kondensatların varlığı, bu mikroorganizmaların düşündüğümüzden çok daha karmaşık bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. 

Kaynak: The Conversation