Ege’de sismik hareketlilik: Türkiye’yi ne bekliyor?
Özel haber: Son günlerde Ege Denizi’nde meydana gelen artan sismik hareketlilik, bilim insanlarının dikkatini çekmeye devam ediyor. Volkanbilimci Prof. Dr. Özgür Karaoğlu ile bölgedeki tektonik hareketlerin ve olası volkanik etkinliklerin bilimsel açıdan ne anlama geldiğini konuştuk.
Son günlerde Ege Denizi’nde artan sismik hareketlilik, özellikle Yunanistan’ın Santorini Adası’nda paniğe yol açtı. 26 Ocak’tan bu yana bölgede 754 deprem kaydedildi ve yaklaşık 9 bin kişi adayı terk etti. Depremlerin büyüklüğü 4,7’ye kadar ulaştı. Yetkililer, Santorini ve çevresindeki adalarda okulları kapattı ve halkı sahil bölgelerinden uzak durmaları konusunda uyardı.
Ege Denizi’nin kuzeyinde, Santorini’nin kuzeydoğusunda ve Amargos havzasında meydana gelen depremler, bölgedeki jeolojik dinamikleri tekrar gündeme getirdi. 2N News’a konuşan Volkanbilimci Prof. Dr. Özgür Karaoğlu’na göre, bu bölge, gerilme kuvvetlerine maruz kalan ince bir kabuk yapısına sahip. Kabuk kalınlığının ortalama 21 km olduğu tahmin ediliyor ve depremler, çoğunlukla normal faylarla sınırlı havzalarda meydana geliyor.
Volkanbilimci Prof. Dr. Özgür Karaoğlu
Son dönemde bölgede yoğun şekilde artan sismik aktivitenin kaynağı ise bilim dünyasında tartışma konusu. Bölge, hem tektonik kuvvetlerin etkisi altında hem de magmatik hareketlenmelere sahip olabilir.
2000 sonrasında yapılan detaylı çalışmalar, deniz tabanı altında Columbus adı verilen bir volkanik yapının varlığını ve burada 4,5 km derinliğe kadar sokulan magma kütlelerini ortaya koymuş durumda. Ancak, bölgede volkanik bir faaliyetin olup olmadığını kesinleştirmek için yeni sismik gözlem projelerinin başlatılması gerekiyor.
Prof. Dr. Karaoğlu, bölgede yaşanan depremleri “hibrit” bir sistemin sonucu olarak değerlendiriyor. Yani hem gerilme kaynaklı tektonik depremler görülürken, henüz kesin kanıtlanmamış olsa da magmatik hareketlenmenin de bu olaylara etki ediyor olabileceğini belirtiyor. Bilim insanlarının yürüteceği yeni sismik taramalar, magmatik hareketlerin ölçülmesine ve bu hipotezin doğruluğunun sınanmasına yardımcı olacak.
Bölge, Türkiye’deki depremleri tetikler mi?
Ege Denizi’nde meydana gelen sismik hareketlilik, Türkiye kıyılarında bir depremi tetikleyebileceği sorusu kamuoyunda büyük bir tedirginlik yarattı. Dr. Karaoğlu’na göre, bölgeyle Türkiye’nin tektonik sistemi arasında büyük bir bağlantı bulunmuyor:
“Türkiye’ye çok uzakta burası. Herhangi bir etkisi olmaz. Türkiye’nin kendi bir dinamiği var ve bu kendi dinamiği içinde bizim tespit ettiğimiz. Kullanım dışında da çeşitli magma odaları mevcut. Özellikle Doğu Anadolu bölgesinde, Orta Anadolu’da da. Ama buranın oraya herhangi bir etkisi söz konusu değildir.”
Manisa’nın Kula ilçesinde yer alan Kula Volkanik Bölgesi, Türkiye’nin en genç volkanik alanlarından biri. Jeolojik araştırmalar, bölgedeki volkanik faaliyetlerin yaklaşık 1,1 milyon yıl önce başladığını ve en son patlamaların 10.000 ila 15.000 yıl önce gerçekleştiğini gösteriyor. Dördüncü zaman (Kuaterner) dönemine ait olan bu volkanlar, bazaltik lav akıntıları ve koni şeklindeki volkanik tepelerle karakterize. Kula’da, volkandan çıkan lavların oluşturduğu vadiler ve lav tünelleri, bölgenin jeolojik açıdan oldukça zengin bir yapıya sahip olduğunu kanıtlıyor.
Prof. Dr. Karaoğlu olası bir volkan püskürmesiyle ilgili “Burada da patlamalı püskürme dediğimiz bir hadise meydana gelebilir. Eğer böyle bir hadise meydana gelebilir ise yüksek sıcaklık ve su ile temastan dolayı bunun şiddeti çok yüksek oluyor. Yani biz bunu İzlanda’daki adalarda, Sursey Adası’nda, Santorini veya başka yerlerde magma ile su etkileşimi olan yerlerde çok şiddetli olduğunu görüyoruz. Bundan dolayı bunun yıkıcı etkileri var.” ifadelerini kullanıyor.
1.650 yılında Santorini’deki Kolumbo Volkanı’ndaki patlamada 70 kişi hayatını kaybetmişti ve bu tür bir patlama bugün de tsunami oluşturma riski taşıyor. Bunun yanı sıra, Prof. Dr. Karaoğlu, yoğun duman ve buhar çıkışının, hava trafiğini etkileyerek İstanbul, İzmir ve Bodrum gibi önemli havalimanlarını günlerce uçuşa kapatabilebileceği uyarısında bulunuyor.
Türkiye’deki volkanik tehditler
Türkiye, yanardağ patlamaları konusunda yeterince konuşulmayan bir risk taşıyor. Dr. Karaoğlu’na göre, Manisa Kula Volkanik Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde aktif magma odaları tespit edilmiş durumda. Kula Bölgesi’nde jeotermal enerji kaynağı olarak kullanılan sıcak magma kütleleri bulunuyor. Bunun yanı sıra, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüzeye yakın iki büyük magma odasının varlığı tespit edilmiş olup, bu alanlardaki potansiyel patlama riskleri hala araştırma konusu.
“Kula, Salihli, Alaşehir ve çevresinde biz pek çok magma odası tespit ettik. Bunların da bir kısmı yüzeye oldukça yakın. Zaten yüzeye oldukça yakın olan bir kütle şu anda orada. En azından 4 jeotermal tesisi elektrik enerjisi açısından ısıtıyor. Yani orada bir ısı kaynağı görevi görüyor.”
Manisa Kula ilçesindeki yanardağ (Anadolu Ajansı)
Fakat Prof. Dr. Karaoğlu’na göre tehlike Manisa bölgesiyle sınırlı değil:
“Bunun haricinde Doğu Anadolu kuaterner volkanizması dediğimiz son iki yaklaşık 2 ila 2.2 milyon yıldır pek çok volkanik faaliyete ev sahipliği yapmış bir yer. Biz ve ekibimiz burada Doğu Anadolu’da yüzeye çok daha yakın 2 büyük magma odası tespit ettik. Orada da Doğu Anadolu’da da buna dair ciddi tehlikeler var. Yine Hasan Dağı bu anlamda yine inceleme altında olması gereken bir volkan.”
AFAD’a çağrı
Dr. Karaoğlu, Türkiye’de yanardağ aktivitesinin olmadığı yönündeki algının yanlış olduğunu belirterek, AFAD’ın bir “Volkanik Tehlike ve İzleme Birimi” oluşturması gerektiğini vurguluyor. Depremler kadar yanardağ patlamalarının da ulusal bir güvenlik meselesi olduğunu belirten Prof. Dr. Karaoğlu, yetkililerin bu konuda daha aktif bir rol almasının hayati öneme sahip olduğuna işaret ediyor.
AFAD’a çağrı yapan Karaoğlu kurumun volkanik tehlikeleri izlemesi gerektiğini söylüyor:
“Ülkemizde volkan aktif volkanların olmadığı yönünde bir yanlış bir algı var. Bu doğru değil. Aktif volkanlar var. Bir an önce AFAD kurumunun liderliğinde mutlaka bir volkan izleme ve volkanik tehlikeler ile ilgili bir bir birimin oluşturulması gerekiyor. Türkiye bu konuda biraz plansız ilerliyor. Eğer yakın gelecekte buna dair bir bir tehlike olursa ne yapacağımızı bilemez durumda kalabiliriz. Mutlaka AFAD yetkililerinin yönetiminin de adım atması gerekiyor.”
Ege ve Anadolu bölgesinde sismik ve volkanik aktivitenin yakından takip edilmesi, bilim insanlarının ortak çalışmalarıyla yeni veriler elde edilmesi bölge halkının gelecekte karşılaşabileceği doğal afet risklerini öngörmek adına büyük önem taşıyor.