Yeni bir araştırma, sıcaklıkların 1,5°C’den fazla artması durumunda küresel gıda güvenliğini önemli ölçüde etkileyebileceğini ortaya koyuyor.
Besin çeşitliliği azalabilir: Dünyadaki kritik mahsuller tehlike altında

Küresel ısınma, fırtınalar, seller, orman yangınları ve dünyanın dört bir yanındaki kuraklıklarla günlük hayatımızı yeniden şekillendiriyor. Üstelik küresel ısınmanın etkileri bunlarla da sınırlı değil. Sıcaklıklar artmaya devam ettikçe, küresel gıda üretiminin üçte biri risk altında kalabilir.
Nature Food’da yayınlanan ve Aalto Üniversitesi tarafından yürütülen yeni bir çalışma, küresel ısınmanın gıda üretimi üzerindeki etkilerinin daha net bir resmini sunuyor.
Araştırmacılar, gelecekte yaşanabilecek sıcaklık, yağış ve kuraklık değişimlerinin dünya genelinde 30 ana gıda mahsulü türünün yetiştirme koşullarını nasıl etkileyeceğini inceledi.
Alçak enlemlerde tehlike daha büyük
Alçak enlem bölgelerinin, orta veya yüksek enlemlere göre önemli ölçüde daha kötü sonuçlarla karşı karşıya olduğu ortaya çıktı.
Isınma seviyesine bağlı olarak, alçak enlem bölgelerindeki mahsul üretiminin yaklaşık yarısının, iklim koşulları üretim için uygunsuz hale geldiğinde risk altında olacağı tahmin ediliyor. Aynı zamanda, bu bölgelerde mahsul çeşitliliğinde de büyük bir düşüş görülmesi bekleniyor.

Çalışmayı yöneten doktora araştırmacısı Sara Heikonen, mahsul çeşitliliği kaybına yönelik olarak, “Çeşitlilik kaybı, ekim için mevcut gıda mahsulü yelpazesinin belirli alanlarda önemli ölçüde azalabileceği anlamına geliyor. Bu, gıda güvenliğini azaltacak ve yeterli kalori ve protein almayı daha da zorlaştıracaktır.” dedi.
Gıda üretiminin yarısı etkilenebilir
Küresel ısınmanın, dünyanın ‘gıda enerjisi’ alımının üçte ikisinden fazlasını oluşturan temel mahsuller olan pirinç, mısır, buğday, patates ve soya fasulyesi için küresel ekilebilir arazi miktarını ciddi şekilde azaltması öngörülüyor.
Ayrıca, ‘düşük gelirli bölgelerde gıda güvenliği için anahtar olan yam (bitkisi) gibi tropikal kök mahsulleri ile tahıllar ve baklagiller özellikle savunmasız durumda.
Heikonen, en çok etkilenecek bölge olan Sahra Altı Afrika’da, küresel ısınma 3°C’yi aşarsa mevcut üretimin neredeyse dörtte üçünün risk altında olacağını söylüyor.
Bunun aksine, orta ve yüksek enlemli alanlar genel olarak üretken arazilerini koruyacak olsa da, belirli mahsuller için bölgeler değişebilir.
Bu alanlarda ayrıca mahsul çeşitliliğinde bir artış görülmesi de muhtemel. Araştırmacılar, örneğin, armut gibi ılıman meyvelerin yetiştirilmesinin daha kuzey bölgelerde daha yaygın hale gelebileceğini belirtiyor.
Öte yandan, “İklim koşulları elverişli olsa bile, diğer faktörler bu bölgelerdeki tarımı engelleyebilir” diyen çalışmanın kıdemli yazarı Profesör Matti Kummu, “İklimsel potansiyel olduğunu gösterdik ancak örneğin ısınma yeni zararlılar ve aşırı hava olayları getirebilir, ki modelimiz bunları içermiyor. Yani durum gerçekten bu kadar siyah ve beyaz değil.” diye ekliyor.
Uyum ve azaltma seçenekleri
Isınma kaynaklı en çok tehdit altında olan alçak enlemli bölgelerin çoğu halihazırda çok sayıda açıdan savunmasız. Gıda yeterliliği konusunda sorunlarla karşı karşıya kalan bu bölgeler aynı zamanda, ekonomik ve sistemsel güçler tarafından kuzey ülkelerine göre daha az dirençli hale getiriliyor. Yine de Kummu, bu bölgelerin en azından kısmen bu zorluğun üstesinden gelebileceği yollar görüyor.
Kummu, “Birçok alçak enlem bölgesinde, özellikle Afrika’da, verim dünyanın diğer yerlerindeki benzer bölgelere kıyasla düşüktür. Gübre ve sulamaya erişimle daha yüksek verim elde edebilir ve üretim ve depolama zinciri boyunca gıda kayıpları azaltılabilir. Ancak devam eden küresel ısınma bu tahminlere çok fazla belirsizlik katacak ve muhtemelen ürün seçimi ve yeni yetiştirme gibi daha fazla eyleme ihtiyaç duyulacak.” dedi.

Kummu, alçak enlemli ülkelerdeki politika yapıcıların bu boşlukları kapatmak için çalışması gerekirken, orta ve yüksek enlemli bölgelerdeki çiftçilerin ve politika yapıcıların daha fazla esnekliğe ihtiyacı olduğunu düşünüyor.
Isınma muhtemelen bu bölgelerde hangi mahsullerin yetiştirileceğini değiştirecek ve daha fazla değişiklik küresel gıda sistemi üzerindeki baskıdan kaynaklanacak. Bu değişikliklerle başa çıkmak, iklim değişikliğinin sonuçları ortaya çıktıkça uyum sağlama ve adapte olma becerisini gerektirecek.
Heikonen, “Gelecekte gıda sistemimizi güvence altına almak istiyorsak, hem iklim değişikliğini hafifletmeli hem de etkilerine uyum sağlamalıyız. En büyük değişiklikler ekvator bölgelerinde olsa bile, küreselleşmiş gıda sistemi aracılığıyla etkilerini hepimiz hissedeceğiz. Bu sorunları ele almak için birlikte hareket etmemiz gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Kaynak: Nature