Baş ağrısı çekenler 3 kat daha intihara meyilli

Yeni yapılan bir araştırma, baş ağrısı türlerinin intihar riskiyle olan güçlü ilişkisini gözler önüne serdi. 

Yeni bir araştırma, baş ağrısı tanısı alan bireylerin hem intihar girişimi hem de tamamlanmış intihar riskinin arttığını ortaya koydu. Danimarka’daki Aarhus Üniversitesi’nden araştırmacılar, migren, gerilim tipi baş ağrısı, travma sonrası baş ağrısı ve trigeminal otonomik sefalalji (TAC) tanısı alan bireylerin intihar riskinin arttığını belirledi.

Baş ağrıları dünya genelinde nüfusun yaklaşık yüzde 66,6’sını etkileyen yaygın bir durum olmakla birlikte, genellikle psikiyatrik eş tanılarla birlikte görülüyor. Daha önceki araştırmalar migrenin intihar düşünceleri ve davranışlarıyla ilişkili olduğunu göstermiş olsa da, tüm baş ağrısı türlerini kapsayan veriler sınırlıydı. Bu eksiklik, baş ağrısı bozuklukları olan hastalar arasındaki intihara yönelik eğilimin daha fazla araştırılması gerektiğini gösteriyor.


Tamamlanmış intihar riski, kişinin intihar girişiminin ölümle sonuçlanma olasılığını ifade ediyor. Araştırmaya göre, baş ağrısı tanısı alan bireylerde bu risk yüzde 0,21 olarak hesaplanırken, baş ağrısı olmayan kontrol grubunda yüzde 0,15 seviyesinde kaldı. Aradaki fark küçük gibi görünse de, baş ağrısı hastalarında tamamlanmış intihar riskinin yüzde 40 daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Özellikle travma sonrası baş ağrısı ve trigeminal otonomik sefalalji (TAC) hastalarında bu risk daha belirgin. Uzmanlar bu hastaların ruh sağlığı hizmetlerine yönlendirilmesinin kritik önem taşıdığını vurguluyor.

JAMA Neurology dergisinde yayınlanan “Risk of Attempted and Completed Suicide in Persons Diagnosed With Headache” başlıklı yeni bir çalışmada, Danimarka’da 1995 ile 2020 yılları arasında baş ağrısı tanısı alan 15 yaş ve üzerindeki bireyler incelendi. Bu hastalar, baş ağrısı tanısı almamış bireylerle 5’e 1 oranında eşleştirildi.

Toplamda 119 bin 486 baş ağrısı tanısı alan birey ve 597 bin 430 baş ağrısı tanısı olmayan kontrol bireyi dahil edildi. Migren, gerilim tipi baş ağrısı, travma sonrası baş ağrısı ve trigeminal otonomik sefalaljiler gibi farklı baş ağrısı türleri, Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırma Sistemi’nin (ICD-10) tanı kodları kullanılarak saptandı.

Araştırma bulguları, baş ağrısı tanısı alan bireylerin 15 yıllık süreçte intihar girişimi riskinin  yüzde 0,78 olduğunu gösterirken, bu oran kontrol grubunda yüzde 0,33 olarak hesaplandı. Aradaki risk farkı yüzde 0,45 olarak belirlendi.

Tamamlanmış intihar riski ise baş ağrısı hastalarında  yüzde 0,21 iken, kontrol grubunda yüzde 0,15 olarak saptandı. Risk farkı yüzde 0,06 olarak belirlendi. Baş ağrısı tanısı alanlarda intihar girişimleri için düzenlenmiş tehlike oranı (HR) 2,04, tamamlanmış intiharlar için ise 1,40 olarak bulundu.

Farklı baş ağrısı türleri, intihar girişimi ve tamamlanmış intihar riskini farklı düzeylerde etkiliyor. Migren, intihar girişimi için 1,71, tamamlanmış intihar için ise 1,09’luk bir risk oranına sahip. Gerilim tipi baş ağrısı ise daha yüksek bir risk taşıyor; intihar girişimi için 1,91, tamamlanmış intihar için 1,44 bir risk oranı ifade ediliyor. Travma sonrası baş ağrısı, intihar girişimi ve tamamlanmış intihar riskini en yüksek düzeyde artırıyor, bu tür baş ağrısının intihar girişimi için risk oranı 3,14, tamamlanmış intihar içinse 3,22 olarak hesaplandı. Trigeminal otonomik sefalalji türü baş ağrısı da intihar girişimi için 1,97, tamamlanmış intihar için ise 2,40’lık bir risk oranına sahip. Bu veriler, baş ağrısı türlerinin bireylerin psikolojik sağlığı üzerindeki etkilerini ve bu durumların intihar riskiyle olan ilişkisini gösteriyor.

Baş ağrısı tanısı alan bireylerin kanser, kardiyovasküler hastalıklar, KOAH, inme, baş travması, duygudurum bozuklukları ve madde kullanım bozuklukları gibi hastalıklara da daha yatkın olduğu belirlendi. Ancak bu durumlar kontrol edildiğinde bile baş ağrısı ve intihar arasındaki ilişkinin devam ettiği görüldü.

Bu bulgular, baş ağrısı tanısı alan bireylerin erken dönemde değerlendirilmesi ve psikolojik destek hizmetlerinden faydalanmasının önemini ortaya koyuyor. Araştırmacılar, baş ağrısı olan hastaların ruh sağlığı açısından yakından takip edilmesi gerektiğini vurguluyor.

Sonuç olarak, bu çalışma, baş ağrılarının yalnızca fiziksel bir sorun olmadığını, aynı zamanda ruhsal sağlık üzerinde de önemli etkileri olabileceğini gösteriyor. Bu nedenle, baş ağrısı tanısı alan bireylerin ruh sağlığı hizmetlerine erişimlerinin artırılması kritik bir gereklilik olarak öne çıkıyor.

Kaynak: JAMA