Zamansız deha İbn-i Sina

Avicenna olarak da bilinen modern bilim disiplinlerinin kurucusu İbn-i Sina, her yıl Ağustos ayında anılıyor. 

Batı’nın Avicenna’sı, ölümünden bin yıl sonra dahi bilim ve felsefe tarihinde önemini sürdürüyor. MS 980’de günümüz Özbekistan’ında doğan İbn-i Sina birçok modern disiplinin temelini oluşturan katkılarının yanında “Erken Tıbbın Babası” olarak da biliniyor. 

İbn-i Sina, henüz 19 yaşındayken doktor unvanını alarak 21 yaşında dünyanın en büyük hekimlerinden biri oldu. Tıp alanındaki devrim niteliğindeki keşiflerinin arasında; kanın vücutta gıda taşıyan bir sıvı olduğunu keşfetmesi, kan dolaşım sistemini ve kalp fonksiyonlarını ilk kez tıp dünyasına tanıtması yer alıyor. 

Ayrıca, hastalıkların bulaşıcı olabileceği fikrini öne sürerek tüberkülozun havadan bulaştığını tespit etti. İlk kez yerçekimi ve eylemsizlik kavramlarına atıfta bulunan İbn-i Sina, yıldızların kendi ışıklarını ürettiğini savunarak astronomiyi astrolojiden ayırdı.

Sadece tıp alanında değil, felsefe ve psikoloji alanında da derinlemesine çalışmalar yapan İbn-i Sina, “Beden var olmak için bir ruha muhtaçtır, ruh varlığını sürdürmek için ne mekana ne de zamana muhtaçtır” diyerek modern psikiyatrinin temellerini attı. 

“Kitabü’ş-Şifa” (İyileşme Kitabı) adlı eseri, insanlık tarihinde bir kişi tarafından yazılan en kapsamlı çalışma olarak kabul edildi ve bilimin birçok dalında referans kaynağı oldu.

En ünlü eseri olan El-Kanun fi’t-Tıb (Tıp Kanunu), yüzyıllar boyunca hem İslam dünyasında hem de Avrupa’da tartışılmaz tıbbi metin olarak kabul edildi. Bu çığır açan eser, Yunanlıların, Romalıların ve Perslerin tıbbi bilgilerini sentezleyerek, 17. yüzyıla kadar tıp okullarında okutulan kapsamlı bir rehber görevi gördü. Hastalıklar, tedaviler ve insan vücudunun işleyişine ilişkin içgörüleri, zamanının ötesindeydi.

Aristo için sadaka

Felsefeyi de etkileyen Ibn-i Sina, Aristoteles’in fikirlerine büyük önem verdi ve eserlerini derinlemesine anlamak için yoğun çaba sarf etti. Rivayete göre, İbn Sina, Aristoteles’in “Metafizik” eserinin Arapça çevirisini defalarca okumasına rağmen tam olarak kavrayamadı. 

Ancak Farabi’nin konuyla ilgili yazdığı bir eseri okuduktan sonra, “Metafizik”i kırkıncı kez okuduğunda nihayet anlamış ve bu anın sevincini fakirlere sadaka dağıtarak kutladı.

İbni-Sina, Aristoteles’in kurucusu olduğu Peripatetik (Gezgin) felsefenin İslam felsefe geleneğindeki en büyük temsilcisi olarak bilinir.

Her yıl Ağustos ayının üçüncü haftasında anılan İbn-i Sina’nın Doğu ve Batı medeniyetleri arasındaki köprü rolü, bugün hala bilim dünyasını etkilemeye devam ediyor. 

Kaynak: 2N News