Yapay zekanın enerji ihtiyacı nükleer güçte

Veri merkezlerinin artan elektrik ihtiyacı, nükleer enerjiyi yeniden masaya getirdi. Teknoloji devleri başka bir seçenekleri kalmadığı iddiasıyla milyarlarca dolarlık yatırımlarla bu alana yöneliyor.

Meta, Google, Amazon ve Microsoft gibi teknoloji devleri nükleer enerjiye yöneliyor. Meta geçtiğimiz yıl nükleer projeler için teklif çağrısı yapmıştı. Google Kairos Power’dan yeni nesil reaktörler almayı kabul etti, Amazon Energy Northwest ve Dominion Energy ile ortaklık kurdu. Microsoft ise Three Mile Island’daki kapalı bir nükleer reaktörü yeniden faaliyete geçirmek için 20 yıllık anlaşmaya imza attı.

Bu iş birliklerinin merkezinde yapay zekanın elektrik tüketimindeki doymak bilmez iştahı yer alıyor. Örneğin bir Google araması, bir ev ampulünü 17 saniye yakmak kadar enerji tüketiyor. 

ChatGPT gibi üretken bir yapay zeka modeline tek bir soru sormak bu ampulü 20 dakika açık bırakmaya eşdeğer. Görsel üretmek ise bu enerjinin 6 bin 250 katına kadar çıkabiliyor. Bu bir akıllı telefonun tamamen şarj edilmesine yetecek kadar enerji ya da aynı ampulün 87 gün boyunca yanması demek.

Bugün yüz milyonlarca insanın kullandığı yapay zeka araçları, enerji şebekesine milyonlarca yeni ev eklenmiş gibi bir yük bindirdi. Üstelik bu talep her geçen gün artıyor ancak teknoloji şirketleri için bu kadar büyük enerji talebine uygun kaynak bulmak kolay değil.

Şebeke bu kadarına hazır değil

Yapay zeka, yüksek işlem gücü gerektirdiğinden bu sistemler 7/24 çalışan devasa veri merkezlerinde barındırılıyor. Ancak güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynakları kesintili çalıştığı için bu veri merkezlerinin sürekli enerji ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalıyor. Veri merkezleri güneş açmasa da rüzgar esmese de daima çalışmak zorunda.

Fosil yakıtlar kesintisiz güç sağlayabiliyor ancak ciddi çevresel zararları var. Ayrıca fiyatları savaş gibi dışsal etkilerle kolayca dalgalanabiliyor. Rusya-Ukrayna savaşında yaşanan doğalgaz fiyat artışları buna örnek. Ayrıca fosil yakıtların uzun vadede sürdürülebilirliği de şüpheli. Üstelik Amazon, Google ve Microsoft gibi şirketler karbon emisyonlarını sıfırlama hedefi koydukları için fosil yakıtlar bu hedeflere de uymuyor.

Tüm bu nedenlerle nükleer enerji yeniden gündeme alınıyor çünkü nükleer santraller kesintisiz enerji sağlıyor, bu da pahalı veri merkezlerinin tam kapasite çalışmasına olanak tanıyor. Aynı zamanda karbon salınımı düşük ve yakıt maliyetleri de oldukça az. Bu sayede teknoloji şirketleri enerji maliyetlerini uzun vadeli planlayabiliyor.

Elbette nükleer enerjinin de kendi sorunları var ancak teknoloji devleri, bu sorunları çözebilecek kaynaklara ve motivasyona sahip.

Nükleer enerji geri mi dönüyor?

Nükleer enerji yıllardır çok pahalı ve inşası çok uzun süren bir kaynak olarak görülüyordu. Örneğin 1,1 gigawattlık bir nükleer santralin maliyeti yaklaşık 7,77 milyar doları buluyor, bazı projelerde bu tutar çok daha yüksek olabiliyor. Georgia eyaletindeki Vogtle 3 ve 4 reaktörlerinin toplam maliyeti 36,8 milyar doları aştı.

Güneş ve rüzgar gibi kaynaklarda da işletme maliyeti düşük olsa da nükleer santrallerin ilk kurulum maliyeti oldukça yüksek. Ayrıca güneş paneli gibi çatınıza kurabileceğiniz kadar küçük değiller. Ancak bu maliyetler artık daha kabul edilebilir çünkü yapay zeka için kurulan veri merkezlerinin inşası çok daha pahalı. Örneğin OpenAI ile SoftBank’in Stargate projesinin ilk aşamasının maliyeti 100 milyar dolar. Bu projeyi çalıştırmak için tek bir nükleer santral yeterli olabilir.

Yine de nükleer santrallerin inşası uzun sürüyor. ABD’de ortalama 7,5 yıl, dünyada ise yaklaşık 6,3 yıl. Bu da uzun vadeli enerji talebini öngörmeyi gerektiriyor, ki geleneksel enerji şirketleri bu öngörü konusunda zorlanıyor.

Bu problemi çözmek için teknoloji şirketleri doğrudan müdahale ediyor. Uzun vadeli enerji alım garantisi vererek yatırımcıları teşvik ediyorlar. Ayrıca bazı şirketler doğrudan nükleer enerji şirketlerini satın alıyor ya da veri merkezlerini nükleer santrallerin yakınına kuruyor.

Nükleer enerjinin itibarını kurtarmak

Nükleer enerjinin önündeki en büyük engellerden biri, hala “kirli ve tehlikeli” olarak görülmesi ancak rakamlar aksini söylüyor. Nükleer enerji, her gigawatt-saat üretim başına sadece 6 ton karbon salımı yapıyor. Bu rakam kömürde 970 ton, doğalgazda 720 ton, hidroelektrikte 24 ton. Hatta rüzgar ve güneşten bile daha az (sırasıyla 11 ve 53 ton).

Ayrıca nükleer enerji, güvenlik açısından da en iyi kaynaklardan biri. Her gigawatt-saat başına kömürden 820 kat, hidroelektrikten 43 kat daha az ölüm riski taşıyor. Rüzgâr ve güneşle neredeyse eşdeğer.

Yine de nükleer enerjiye dair korkular kolay kolay silinmiyor. Özellikle atık meselesi ve kazalar. Nükleer atıklar onlarca yıldır güvenli biçimde depolanıyor ve bu konuda bilimsel uzlaşı oldukça güçlü.

Fukuşima faciası da bu algının kaynağı ancak Birleşmiş Milletler’e bağlı bilim kurulu, kazanın ardından radyasyona bağlı hiçbir ölüm yaşanmadığını ortaya koydu. Toplam ekonomik zarar 188 milyar doları bulsa da, bu zarar daha çok tahliye ve temizlik gibi ikincil kalemlerden kaynaklanıyor.

Bugüne kadar kamuoyunu nükleer konusunda bilgilendirme çabası pek gösterilmedi çünkü gerek görülmedi. Kömür, gaz ve yenilenebilir enerji, ihtiyaçları karşılıyordu fakat yapay zeka dengeleri değiştirdi.

Yükselen enerji ihtiyacıyla birlikte teknoloji devleri nükleeri “yeşil enerji” olarak tanımlıyor ve Dünya Bankası da bu yatırımlara sağladığı finansman yasağını kaldırmaya hazırlanıyor.

Yapay zekadan nükleere milyar dolarlık yatırım

Dünyanın uzun süredir çözemediği iki nükleer açmaz vardı. İlki, nükleerin aslında en temiz ve güvenli enerji kaynağı olmasına rağmen en tehlikeli ve kirli olarak algılanması. İkincisi ise, enerji şebekesinin geliştirilmesi için büyük yatırımlar gerekmesine rağmen kaynakların ya küçük ölçekli yenilenebilir projelere ya da kirli kaynaklara yönlendirilmesiydi.

Şimdi teknoloji şirketleri, bu iki sorunu da çözebileceklerine inanarak nükleere yüz milyarlarca dolarlık yatırım yapıyor çünkü yalnızca nükleer, yapay zekanın ihtiyaç duyduğu kesintisiz ve temiz gücü sunabiliyor.

Bu da yapay zekanın beklenmedik bir sonucunu ortaya koyuyor olabilirÇ İnsanoğlunun elindeki en güvenli ve en temiz enerji kaynağının yeniden keşfi.

Kaynak: The Conversation