Uzmanlar, zamanın bizden yana olmadığını söyleyerek triflorasetik asidin doğada yok olmadığını ve yağmurla toprağa, suya karışıp kalıcı bir tehdit haline geldiğini vurguluyor.
Yağmurla gelen ‘sonsuz’ kimyasal
Yağmur ve karla birlikte yeryüzüne inen triflorasetik asit (TFA), bilim dünyasında büyüyen bir endişe kaynağı. Avrupa’dan Arktik’e, göllerden yer altı sularına kadar birçok yerde TFA seviyeleri hızla artıyor. İnsan kanı ve idrarında bile bu kimyasalın izlerine rastlanıyor.
TFA, doğada parçalanmadığı için “sonsuz kimyasallar” (PFAS) grubuna dahil edilebilecek özellikler taşıyor ancak bu konuda görüş birliği yok. Avrupa, TFA’nın PFAS olarak sınıflandırılması gerektiğini tartışırken, ABD şimdilik bu gruba dahil etmiyor.
Almanya’da yapılan ölçümler, ağaç yapraklarındaki TFA seviyelerinin son kırk yılda beş ila on kat arttığını gösterdi. Kanada’nın kuzeyindeki buz çekirdeklerinde, TFA birikiminin 1969’dan bu yana devam ettiği saptandı. Danimarka’da da yer altı sularında artış tespit edildi.
Bilim insanlarına göre TFA’daki yükseliş yalnızca sanayi bölgeleriyle sınırlı değil, küresel ölçekte yayılıyor. Bu yüzden bazı Avrupa ülkeleri TFA üreten tarım ilaçlarını yasakladı. Almanya ise Avrupa Kimyasallar Ajansı’na (ECHA) başvurarak bu maddenin “üreme sağlığına zararlı” ve “çevrede çok kalıcı, kolayca yayılan” bir kimyasal olarak resmi listeye alınmasını talep etti.
En büyük kaynak: Soğutucu gazlar
TFA’nın en büyük kaynağı, klimalarda ve yalıtım malzemelerinde kullanılan florlu soğutucu gazların parçalanması. Atmosfere salınan bu gazlar birkaç gün içinde TFA’ya dönüşüyor. Özellikle araç klimalarında kullanılan HFO-1234yf isimli gazın tamamı hızla TFA’ya dönüşüyor ve uzmanlara göre önümüzdeki yıllarda artışın en büyük nedeni bu olacak.
Bunun yanı sıra bazı tarım ilaçları, ameliyatlarda kullanılan anestezik gazlar ve ilaçların atık kalıntıları da parçalanarak TFA üretiyor.
Doğal mı insan yapımı mı?
TFA’nın doğada kendiliğinden oluşup oluşmadığı da tartışmalı konular arasında yer alıyor. 2000’li yıllarda yapılan okyanus araştırmalarında 60 ila 200 milyon ton arasında TFA bulundu. Bu kadar büyük miktar, bilinen insan kaynaklı üretimle açıklanamayacak seviyede olduğu belirtiliyor.
Sanayi kuruluşları bu sonucu “TFA zaten doğal olarak oluşuyor” savunmasına dayanak gösteriyor ancak bilim insanları karşı çıkıyor. Çünkü bugüne kadar TFA’nın doğada kendi kendine ortaya çıkmasını sağlayacak bir mekanizma keşfedilmedi. York Üniversitesi’nden çevre kimyacısı Cora Young, karadaki hızlı artışın yalnızca insan faaliyetleriyle açıklanabileceğini vurguluyor.
Sağlığa etkileri belirsiz
TFA’nın insan sağlığı üzerindeki etkileri konusunda belirsizlik sürüyor. Diğer PFAS’lar vücutta uzun süre birikerek organlara zarar verirken, TFA küçük yapısı sayesinde idrar yoluyla atılıyor. Bu yüzden uzun süre “zararsız” kabul edildi.
Yeni bulgular bu görüşü sarsıyor. Hayvan deneylerinde yüksek dozlarda TFA’ya maruz kalan yavrularda düşük doğum ağırlığı ve göz bozuklukları görüldü. 1999’da yapılan bir laboratuvar çalışmasında TFA’nın kemik hücrelerinin çoğalmasını engellediği belirlendi.
2024’te yayımlanan bir araştırmada ise farelerde kolesterol seviyelerinin düştüğü tespit edildi. İnsanlar üzerinde doğrudan zarara dair kesin bir kanıt bulunmasa da uzmanlar bu bulguların dikkate alınması gerektiğini söylüyor.
Bitkiler de TFA’dan etkileniyor. Köklerinden suyla birlikte TFA’yı alan bitkiler, bu maddeyi dışarı atamıyor ve dokularında biriktiriyor. Araştırmalar, TFA’nın toprağın dengesini bozabileceğini ve yaprak çürümesini yavaşlatarak ormanlardaki besin döngüsünü aksatabileceğini ortaya koydu. Uzmanlar, düşük dozda ve uzun süreli maruziyetlerin sanılandan daha tehlikeli olabileceği uyarısında bulunuyor.
Düzenleyici kurumların tutumu
Dünya genelinde kurumların tutumu farklı. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), 1998’den bu yana TFA’yı takip ediyor ve 2100 yılına kadar ciddi bir risk oluşturmayacağı görüşünü sürdürüyor. ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) da TFA’yı “sonsuz kimyasallar” yani PFAS grubuna dahil etmiyor.
Avrupa’daki kurumlar ise daha katı davranıyor. Hollanda ve Almanya içme suyunda TFA için sınır değer koydu. Danimarka, TFA üreten tarım ilaçlarını yasakladı. Avrupa Birliği’nin vereceği karar kritik çünkü TFA PFAS kabul edilirse, içme suyundaki limitler birçok yerde aşılmış sayılacak.
Bilim insanları ise geçmişte yapılan hatayı hatırlatıyor. 1980’lerde zararsız sanılan kloroflorokarbonların (CFC) daha sonra ozon tabakasına büyük zarar verdiği belirtiliyor. TFA için de aynı yanılgıya düşülmemesi gerektiği söyleniyor. Çevre kimyacısı Finnian Freeling’in ifadesi durumu özetliyor: “Zaman sizin tarafınızda değil.”
Kaynak: Nature