Uzay yolculuğu insan vücudunu nasıl etkiliyor? 

Uzay yolculuğu, mikro yerçekimi, radyasyon ve izolasyon nedeniyle astronotların sağlığını kalıcı olarak etkiliyor. Bilim insanları, bu riskleri en aza indirmek için çözüm arıyor.

İnsanlık, uzay keşiflerinde yeni bir döneme girerken, bilim insanları da uzayın insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlamaya yönelik çalışmalarını hızlandırıyor. NASA’nın Artemis programı ve gelecekteki insanlı Mars görevleri gibi uzun vadeli uzay misyonları, astronotların fiziksel ve zihinsel sağlığına yönelik ciddi riskler barındırıyor. Mikro yerçekimi, yüksek enerjili radyasyon ve kapalı ortam koşulları, insan vücudunda köklü değişimlere yol açıyor. Araştırmacılar, bu değişimleri en aza indirmek ve astronotları korumak için çeşitli önlemler geliştirmeye çalışıyor.

Dünya’da kemikler ve kaslar sürekli olarak yerçekimine karşı çalışarak güçlü kalıyor. Ancak uzayda, ağırlık taşıma gereksinimi ortadan kalktığı için özellikle bacaklar, kalça ve omurga kemikleri yoğunluk kaybediyor. Bu kemik kaybı, kırık riskini artırırken kandaki kalsiyum seviyesinin yükselmesine neden olarak böbrek taşı oluşumuna yol açabiliyor.

Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) yapılan araştırmalar, astronotların ayda ortalama yüzde 1-2 oranında kemik mineral yoğunluğu kaybettiğini ve bazı astronotların Dünya’ya döndükten sonra bile bu kaybı tam olarak telafi edemediğini ortaya koyuyor.

Kaslar da benzer şekilde mikro yerçekiminde zayıflıyor. Hareket etmek için daha az çaba gerektiğinden kas kütlesi ve gücü azalıyor. Bu da astronotların Dünya’ya döndüklerinde en basit hareketleri bile yapmakta zorlanmalarına neden olabiliyor. Bu durumu önlemek için astronotlar, ISS’de direnç antrenmanları ve kardiyovasküler egzersizlerden oluşan sıkı bir program uyguluyor.

Uzay Uçuşuna Bağlı Nöro-oküler Sendrom’un tomografi görüntüsü.
Yukarıdan aşağıya sırasıyla uçuştan önce, uçuş sırasında ve uçuştan sonra
Kaynak: Nature

Uzay yolculuğu, sinir sistemi üzerinde de önemli etkiler bırakıyor. Vestibüler sistem (denge ve yön tayini), mikro yerçekiminde farklı çalıştığından, baş dönmesi, hareket hastalığı ve kafa karışıklığı gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Özellikle uzay görevlerinin ilk günlerinde astronotların yaşadığı bu sorunlar, görev performansını doğrudan etkileyebiliyor.

Ayrıca, uzayda sıvıların vücut içinde farklı hareket etmesi nedeniyle beyin içindeki basınç artıyor ve görme bozukluklarına yol açıyor. Bu durum, Uzay Uçuşuna Bağlı Nöro-oküler Sendrom (SANS) olarak biliniyor. SANS, optik sinirin şişmesine ve uzun vadede görme kaybına neden olabiliyor.

Uzay hem kalbi hem beyni etkiliyor 

İnsan kalbi, yerçekimi olmadığı için kan dolaşımını sağlamak için daha az çalışmak zorunda kalıyor. Bu, zamanla kalp kaslarının küçülmesine ve zayıflamasına neden olabiliyor. Kan hacminin azalmasıyla birlikte, Dünya’ya dönüşte düşük tansiyon, baş dönmesi ve düzensiz kalp fonksiyonları gibi sağlık sorunları ortaya çıkabiliyor.

Buna ek olarak, astronotlar uzay radyasyonuna maruz kaldıklarında kan damarlarının iç yüzeyleri zarar görebiliyor ve uzun vadede kalp hastalıkları riski artabiliyor.

Uzay yolculuğu sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik açıdan da büyük zorluklar yaratıyor. Uzun süreli izolasyon, dar alanlarda yaşamak ve değişen ışık döngüleri uyku düzenini bozarak bilişsel fonksiyonları olumsuz etkileyebiliyor.

NASA ve diğer uzay ajansları, astronotların zihinsel sağlığını desteklemek için sanat ve müzik terapisi, sanal gerçeklik simülasyonları ve özel psikolojik destek programları gibi yöntemler üzerinde çalışıyor.

Mikro yerçekimi, sindirim sistemini de olumsuz etkiliyor. Yerçekimi olmadan yiyeceklerin bağırsaklardan geçişi yavaşlayarak şişkinlik ve rahatsızlık hissine neden olabiliyor. Ayrıca, uzayda atık yönetimi de özel sistemler gerektirdiğinden oldukça zorlu bir süreç olarak biliniyor. 

Uzay radyasyonu: En büyük tehditlerden biri

Dünya’nın atmosferi insanları zararlı kozmik radyasyondan koruyor ancak uzayda astronotlar bu korumadan yoksun kalıyor. Bu durum, uzayda çok uzun süre kalındığında kansere, nörodejeneratif hastalıklara ve hücresel hasara yol açma potansiyeli barındırıyor. Araştırmalar, uzayda maruz kalınan radyasyon seviyesinin Dünya’dakinden yüzlerce kat fazla olduğunu ve astronotların binlerce göğüs röntgenine eşdeğer radyasyon aldığını gösteriyor.

Bilim insanları, ileri radyasyon kalkanları, tıbbi önlemler ve genetik koruma teknikleri gibi çözümler üzerinde çalışarak bu riskleri en aza indirmeye çalışıyor.

Dünya’ya dönüş 

Astronotların iyileşme süresi, uzayda geçirdikleri süreye bağlı olarak değişiyor. Kısa süreli görevlerde biyolojik değişimlerin yaklaşık yüzde 95’i hızlıca tersine dönerken, ISS’de aylar geçiren astronotlar için iyileşme süreci daha uzun sürebiliyor. Araştırmalar, altı aydan uzun süre uzayda kalan astronotların beyin-omurilik sıvısının yer aldığı ventriküllerinin genişlediğini ortaya koyuyor.

Avrupa Uzay Ajansı astronotu Tim Peake
Uluslararası Uzay İstasyonu’nun dışında çalışmaya hazırlanıyor.
Kaynak: NASA

NASA’nın Artemis programı ve uzun süreli insanlı Mars görevleri için bu sağlık risklerini anlamak ve hafifletmek hayati önem taşıyor. Bilim insanları, yapay yerçekimi, gelişmiş egzersiz programları ve farmakolojik çözümler üzerinde çalışıyor. Derin uzay görevlerinde radyasyon maruziyetini azaltmak için koruyucu habitatlar ve güvenlik önlemleri geliştiriliyor. 

Uzay keşiflerinin geleceğini, yalnızca roket teknolojisi değil, aynı zamanda bilimin astronotların sağlığını koruma yeteneği de şekilleniyor. Her yeni görevle, insan vücudunun uyum yeteneği hakkında daha fazla bilgi ediniliyor ve uzay yolculuğunu herkes için güvenli hale getirmek için aşılması gereken engeller daha da netleşiyor.

Kaynak: Reuter, Center for Space Medicine