ABD, AB ve İngiltere’nin öncülüğünde, yapay zeka sistemlerinin insan haklarına uygun kullanımı için bağlayıcı bir anlaşma imzalandı.
Uluslararası yapay zeka anlaşması imzalandı

Yapay zeka sistemlerinin insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne uygun olarak kullanılmasını sağlamak amacıyla ABD, AB ve İngiltere’nin öncülüğünde yasal olarak bağlayıcı ilk uluslararası yapay zeka anlaşması 5 Eylül 2024 tarihinde, Litvanya’nın Vilnius şehrinde düzenlenen Avrupa Konseyi Adalet Bakanları Konferansı sırasında imzalandı.
Devletlerin yapay zeka teknolojilerini denetlemek ve sorumlu kullanımını sağlamak amacıyla, Strasbourg’da düzenlenen Avrupa Konseyi Yıllık Bakanlar Toplantısı’nda önemli bir adım atıldı. Bu toplantıda, ABD, AB, İngiltere ve diğer birçok ülke, ilk uluslararası yasal bağlayıcılığı olan Yapay Zeka Çerçeve Sözleşmesi’ni imzaladı. Anlaşma, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne uygun olarak yapay zeka sistemlerinin kullanımını düzenlemeyi amaçlıyor.
Anlaşmanın tam adı, “Avrupa Konseyi Yapay Zeka, İnsan Hakları, Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü Çerçeve Sözleşmesi” olarak geçiyor ve yalnızca Avrupa ülkeleriyle sınırlı kalmayarak, küresel çapta bir katılıma açık durumda. Anlaşmaya katılan ülkeler, YZ sistemlerinin tasarımı, kullanımı ve denetimi sırasında insan haklarına saygı gösterme, şeffaflık sağlama ve veri gizliliğini koruma gibi ilkeleri benimsemeyi taahhüt ediyorlar.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejčinović anlaşmayla ilgili şunları söylüyor: “Yapay Zeka Çerçeve Sözleşmesi, yapay zekanın insanların haklarını korumasını sağlayacak türünün ilk örneği, küresel bir anlaşmadır. Yapay zekanın faydalarından yararlanmak ve riskleri azaltmak için aynı değerleri paylaşan farklı kıtalardaki devletler tarafından desteklenen uluslararası bir yasal standarda duyulan ihtiyaca bir yanıttır. Bu yeni anlaşmayla, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye saygılı, sorumlu bir AI kullanımı sağlamayı amaçlıyoruz.”
Bu çerçeve anlaşmasını imzalayan ülkeler arasında şu ana kadar ABD, AB, İngiltere, Andorra, Gürcistan, İzlanda, Norveç, Moldova, San Marino, ve İsrail bulunuyor. Anlaşma ayrıca Avrupa Konseyi üyesi olmayan ülkeler, örneğin Japonya, Kanada, Avustralya gibi ülkeler tarafından da gözlemci statüsünde değerlendiriliyor. Henüz Asya ve Orta Doğu’nun büyük ülkeleri bu anlaşmaya katılmamış olsa da gelecekte katılımların artması bekleniyor.
Anlaşma yapay zekadan ne istiyor?
Anlaşmanın kapsamı ve içeriği, yapay zeka sistemlerinin tüm yaşam döngüsünü kapsayarak üç temel ilkeye odaklanıyor. İlk olarak, insan haklarının korunması esas alıyor. Yapay zeka kullanımının kullanıcı haklarına zarar vermemesi, özel hayatın gizliliğine saygı göstermesi, kişisel verilerin korunması ve ayrımcılığı önlemesi hedefleniyor.
İkinci olarak, demokrasinin güvencesi sağlanmak isteniyor. Yapay zeka sistemlerinin demokratik süreçleri ve kurumları tehdit etmemesi, seçim süreçlerini manipüle edebilecek herhangi bir girişimde kullanılmaması için tedbirler alınması amaçlanıyor.
Üçüncü olarak, hukukun üstünlüğü ilkesine vurgu yapılıyor. Yapay zeka sistemlerinin hukuki süreçlere uygun olması, şeffaflık ilkesiyle yönetilmesi ve denetim mekanizmalarına tabi tutulması isteniyor.
Ayrıca, anlaşmaya taraf olan ülkeler, yapay zeka sistemlerinin şeffaflığı ve denetlenebilirliği için ülkelerine özel önlemler almak zorunda bırakılıyor. Bu önlemler, sistemlerin kötüye kullanımını önlemek, hak ihlallerini izlemek ve gerektiğinde yaptırım uygulamak için bağımsız bir denetleme mekanizmasının kurulmasını içeriyor.
Nasıl gelişti ve denetim mekanizması yeterli mi?
Avrupa Konseyi, bu anlaşmanın uzun bir hazırlık sürecinin sonucunda ortaya çıktığını söylüyor. Avrupa Konseyi’nin kurduğu Yapay Zeka Komitesi (CAI), iki yıl boyunca hem Avrupa’dan hem de dünya genelinden uzmanlar, hükümet temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcileriyle çalışarak bu kapsamlı metni hazırladı. Anlaşmanın ilk taslağının, katılımcı ülkelerin yasal sistemlerine uygun hale getirilmek için birden fazla revizyondan geçtiği biliniyor.
Her ne kadar anlaşma yasal bağlayıcılığa sahip olsa da,bazı uzmanlar denetim ve yaptırım mekanizmalarının yeterince güçlü olmadığını dile getiriyor. Özellikle, Financial Times yaptığı bir değerlendirmede, “uyumun esas olarak izleme yoluyla ölçüldüğünü ve bunun da nispeten zayıf bir uygulama biçimi olduğunu” söylüyor. Bu yorum, anlaşmanın getirdiği denetim mekanizmasının, büyük ölçüde izleme ve raporlamaya dayanmasını eleştiriyor.
Yapay zeka standartlarımızı baltalamak yerine, onları desteklemeli
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, yapay zekanın “standartlarımızı baltalamak yerine, onları desteklemesini” sağlamamız gerektiğini vurguluyor. Buric, çerçeve sözleşmesinin bu amaca ulaşmak için tasarlandığını belirtiyor: “Çerçeve Sözleşmesi tam da bunu sağlamak için tasarlanmıştır. Bu, güçlü ve dengeli bir metindir. Taslağının hazırlanmasında izlenen açık ve kapsayıcı yaklaşım, çoklu ve uzman bakış açılarını bir araya getirmiştir.”
Anlaşmanın imzalanması, yapay zeka düzenlemelerindeki gelişmeleri yeniden gündeme getiriyor. Avrupa Birliği, Yapay Zeka Yasası (AI Act) ile bu alanda öncü bir bölge olarak dikkat çekerken; ABD ve İngiltere, yapay zeka güvenliği ve etik kurallar üzerinde çalışmalar yapıyor. Yeni anlaşma, bu ülkeler arasındaki iş birliğini güçlendirerek küresel düzeyde yapay zeka ile ilgili hukuki standartların belirlenmesine katkı sağlamayı amaçlıyor.
Örneğin, California eyaletinde OpenAI gibi yapay zeka devlerinin eleştirdiği yapay zeka güvenlik yasaları (California SB 1047) üzerinde çalışmalar sürüyor. Küresel anlaşmanın hem Amerika hem de Avrupa’daki bu süreçlerin hızlandırılmasına yardımcı olacağı düşünülüyor.
Anlaşma imzalandıktan sonra gözler, henüz bu anlaşmaya katılmayan büyük ülkelere çevrilmiş durumda. Özellikle Asya ve Orta Doğu ülkelerinin bu anlaşmaya dahil olup olmayacağı merakla bekleniyor.
Kaynak: The Guardian, Financial Times, Anadolu Ajansı, The Wired, Counsil of Europe, TechCrunch, Reuters