Türkiye’nin uzay ekonomisi: Stratejik adımlar ve hedefler

Türkiye, uzay ekonomisinden daha fazla pay alabilmek için bölgesel konumlandırma ve zamanlama sisteminden uydu pazarına, optik haberleşmeden robotiğe kadar çeşitli alanlardaki kritik teknolojilere odaklanacak.

Son yıllarda, dünya genelinde uzay teknolojileri ve uzay sanayisi, hem bilimsel hem de ekonomik açıdan hızla gelişiyor. Birçok ülke, uzay çalışmalarına stratejik yatırımlar yaparak, bu alandaki rekabette daha güçlü bir konum elde etmeye çalışıyor. Türkiye de uzay alanında önemli adımlar atarak, ulusal ve uluslararası düzeyde güçlü bir oyuncu olmayı hedefliyor.

Türkiye Uzay Ajansı (TUA) öncülüğünde, uzay alanında başlatılan projeler, yalnızca teknolojik ilerlemeleri değil, aynı zamanda ekonomik fırsatları da beraberinde getiriyor. Uzay sanayisine yapılan yatırımlar, ülkenin bilimsel araştırmalarını ilerletmenin yanı sıra, ticaret, savunma ve iletişim gibi kritik sektörlerde de büyük faydalar sağlıyor. Türksat uyduları, yerli uydu teknolojileri ve Milli Uzay Programı gibi projeler, Türkiye’nin uzay alanındaki etkisini artırmak adına önemli kilometre taşları.

Türkiye, Milli Uzay Programı kapsamında bir yandan tarihi adımlar atarken diğer yandan özel sektörün de payını artırarak uzay ekonomisindeki gücünü büyütmeyi hedefliyor.

Türkiye, geçen yıl sonu itibarıyla 596 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşan uzay ekonomisine entegrasyonunu hızlandırarak, bu alanda üretici haline gelebilmek amacıyla konumlama sistemlerinden robotiğe, optik haberleşmeden yapay zekaya kadar çeşitli alanlardaki kritik teknolojilere odaklanacak.

Geleneksel olarak devletler eliyle yürütülen uzay çalışmalarına son dönemde özel sektör şirketlerinin de eşlik etmesi bu pazardaki yarışı hızlandırdı.

“Yeni uzay” adı verilen süreci başlatan yatırımlarla bu alandaki yatırımcı sayısı da artışa geçti. 2000’lerin başında uzaya yatırım yapan ülke sayısı 30 civarındayken 2020’lere gelindiğinde 80’i geçti. 2015-2020 döneminde uzay harcamaları yüzde 20 arttı.

Uzay pazarında büyüme trendi bekleniyor

Geçen yıl küresel uzay ekonomisi, 596 milyar dolar olarak hesaplandı. “Uzay pazarı”, 224 milyar dolarlık hacimle devlet ve özel sektör aktörlerinin doğrudan dahil olduğu, uzay faaliyetlerinin merkezinde yer alan pazar segmenti olarak belirlendi.

“Kullanıma hazır çözümler” ise 308 milyar dolarlık hacmiyle uzay tabanlı altyapıyı kullanan hizmet ve uygulaması kapsayan segment oldu.

Uzay ekonomisinin büyüklüğünün 2033’te yaklaşık 1 trilyon dolara ulaşması ve bunun büyük ölçüde uydu verilerini kullanan çözümler tarafından tetiklenmesi öngörülüyor.

Uzay ekonomisinde gelecek dönemde yıllık ortalama yüzde 9 büyüme tahmin ediliyor. Bu oran, küresel gayri safi yurtiçi hasılanın (yıllık yüzde 5) büyüme oranının oldukça üzerinde yer alıyor.

Geçen yıl uydu pazarındaki farklı faaliyet alanları arasında en büyük payı, uydu haberleşme (Satcom) sektörü aldı. Takım uyduları da özellikle Satcom ve yer gözlem alanında yüksek sayıları ve kısa ömürleri nedeniyle pazarın büyük bölümünü oluşturdu.

Türkiye stratejik adımlar atacak

Türkiye de bu süreçte ilgili kurum ve kuruluşların yanı sıra özel sektör şirketleriyle de baş aktörlerden biri olma hedefiyle çalışmalarını yoğunlaştırdı.

Milli Uzay Programı kapsamında ilk insanlı uzay yolculuğunu gerçekleştiren Türkiye, Ay Programı kapsamındaki projelere de devam ediyor. Bu süreçte özellikle “kritik teknolojiler” olarak adlandırılan cihaz ve teçhizatların üretimine odaklanılacak. Bu süreçte geliştirilecek roket ve uydu motorları, kritik bileşenler, iniş sistemleri, navigasyon gibi teknolojiler sayesinde Türkiye’nin küresel uzay ekosisteminde güçlü bir oyuncu haline gelmesi amaçlanıyor.

Aynı zamanda, Türkiye’nin bölgesel konumlandırma ve zamanlama sistemi kurma hedefinin, ülkeye ekonomik anlamda büyük bir fırsat sunması öngörülüyor. Söz konusu sistemle bölgesel hizmet sunarak dışa bağımlılığın azaltılması ve ülkenin küresel pazarda kendine önemli bir yer edinmesi planlanıyor.

Öte yandan, Türkiye’nin kendi uzay limanını kurma hedefi doğrultusunda, uydu pazarının büyümesiyle birlikte birçok ülke ve şirketin uygun maliyetli fırlatma hizmetleri talebine karşılık verilerek ekonomik kazanç elde edilmesi hedefler arasında yer alıyor.

Ayrıca, uzay destek sistemleri üzerine yapılan yatırımlar ve çalışmalar sonucunda da geleceğin şekillendiricisi olarak görülen derin uzay çalışmaları ve ekonomisinde öncelikli yer edinilmesi öngörülüyor.

Milli Uzay Programı’nın her bir hedefinin, Türkiye’nin uzay ekonomisine entegrasyonunu hızlandırması ve ülkeyi sadece bir tüketici değil, bu alanın teknoloji üreticisi haline getirmesi amaçlanıyor.

Yeni nesil malzemeler üretilecek

Türkiye’nin uzay araştırmaları kapsamında geliştirmesi hedeflenen kritik teknolojilerden biri gelişmiş itki sistemi teknolojileri olacak.

Ayrıca, entegre ve uyarlanabilir uydu yönetim sistemlerinin geliştirilebilmesi için “Yazılım Tanımlı Radyo (SDR)” teknolojileri üretilecek.

Yüksek hızlı ve güvenli haberleşme için “optik haberleşme”, uyarlanabilir kapsama alanlı haberleşme uydularının geliştirilebilmesi için “faz dizili anten”, enerji yoğunluğu yüksek güvenli “güç depolama” teknolojileri geliştirilecek.

Bunun yanı sıra robotik, otomasyon, yapay zeka gibi uzay görevlerinin yeteneklerini ve verimliliğini artıran teknolojiler, dayanıklı ve hafif uzay araçları inşa etmek için gelişmiş yeni nesil malzemeler geliştirilmesine ön ayak olacak malzeme bilimi uygulamaları ve eklemeli üretim teknolojilerinin de üretimi yapılacak.

Uzay alanında stratejik adımlar

Türkiye, son yıllarda uzay çalışmalarına yönelik önemli stratejik adımlar atarak küresel uzay ekonomisinde daha güçlü bir konum elde etmeyi hedefliyor. Hem devlet düzeyinde hem de özel sektörde artan yatırımlar ve teknolojik ilerlemeler, ülkenin uzay sanayisinde yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Bu alandaki en önemli atılımlardan biri, Türkiye Uzay Ajansı (TUA)’nın kurulmasıyla gerçekleşti. 2018 yılında kurulan TUA, Türkiye’nin uzay çalışmalarını daha organize bir şekilde yürütmesini sağladı ve bu alandaki hedeflere ulaşabilmesi için gerekli adımları attı.

TUA’nın öncülüğünde yürütülen projeler, sadece Türkiye’nin ulusal güvenliğine değil, aynı zamanda küresel uzay ekonomisine katkı sağlamak amacıyla da büyük bir önem taşıyor. Bu bağlamda Türksat 5A, 5B ve 6A gibi uydu projeleri, Türkiye’nin uzay alanındaki teknolojik kapasitesini geliştiren ve uluslararası alanda rekabetçi bir oyuncu olmasına katkı sağlayan önemli adımlar oldu.

Özel sektördeki gelişmeler de Türkiye’nin uzay alanındaki başarısını pekiştiren unsurlar arasında yer alıyor. Özellikle yerli teknoloji şirketleri, uzay sanayisinin her alanında önemli ilerlemeler kaydediyor. Bu şirketler, sadece uydu üretimi ve uzay araştırmaları değil, aynı zamanda uydu bazlı internet, uzay turizmi ve uzay madenciliği gibi yeni ve gelişen alanlarda da faaliyet göstermeye başlıyorlar. Bu tür yenilikçi sektörler, Türkiye’nin uzay ekonomisine katılımını ve uluslararası işbirliklerini artıracak potansiyele sahip.

Global arenada görünürlük

Uluslararası düzeyde, Türkiye’nin uzay alanındaki etkisi hızla artıyor. Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) gibi uluslararası projelerde yer almak, Türkiye’nin global alandaki görünürlüğünü güçlendiriyor. Bu tür işbirlikleri, Türkiye’nin uzay sanayisini daha da geliştirmek için kritik bir fırsat sunuyor.

Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin uzay sanayisinde önemli bir oyuncu olma yolundaki çabalarını hızlandırırken, aynı zamanda ekonomik bağımsızlık, teknolojik gelişim ve stratejik gücünü pekiştirmesine olanak tanıyor. Türkiye’nin bu alandaki en önemli hedeflerinden biri, yerli uzay teknolojilerini geliştirmek, uzayda sürdürülebilir projeler oluşturmak ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilir bir konumda olmak.

Türkiye’nin uzay sanayisinde attığı her adım, sadece bilimsel ve teknolojik bir ilerleme değil, aynı zamanda küresel uzay ekonomisindeki etkisini artırmak adına büyük bir fırsat olarak değerlendiriliyor.

Kaynak: Anadolu Ajansı, Türkiye Uzay Ajansı