Mikroskobik solucanlar üzerinde yapılan araştırma, az miktarda stresin hücreleri koruyarak yaşlanmayı yavaşlattığını gösteriyor.
Stresli yaşam ömrü uzatabilir
Basel Üniversitesinden araştırmacılar, mikroskobik solucan türü “Caenorhabditis elegans” üzerinde yürüttükleri deneyde stresin hücrelere iyi gelebileceğini keşfetti. Solucanlara, içlerinde çift iplikli RNA bulunan bakteriler verilince, hücrelerinde küçük ama faydalı bir stres tepkisi ortaya çıktı. Tepki, hücreleri koruyan bir savunma mekanizması oluşturdu.
Ribonükleit asit (RNA), hücrelerin içinde bulunan ve genetik bilgiyi taşıyan temel moleküllerden biri. Deneydeki “çift iplikli RNA” normalde tek iplikli olan RNA’nın iki ipliğe sahip özel hali. Hücre, böyle bir RNA’yı algıladığında genellikle bunu “yabancı bir madde” veya “virüs sinyali” gibi algılar ve kendini korumak için bir stres tepkisi başlatır.
Araştırmacılar, solucanlara içinde bu RNA’lardan bulunan bakteriler verdi. Solucanlar, bakterileri bağırsak yoluyla, yani sindirim sistemi üzerinden hücrelerine ulaştırarak aldığında, hücreler bunu “tehlikeli” olarak algıladı ve savunma mekanizmasını devreye soktu. Böylece hücre, küçük bir “yanıltıcı stres” sayesinde kendini güçlendirdi.
Diğer bulgu, koruyucu etkinin yalnızca bağırsakla sınırlı kalmadığını, kas dokuları gibi farklı dokulara da sinyal yoluyla iletildiğini gösteriyor. Küçük bir stres, vücudun genelinde koruyucu bir etki yaratabiliyor. Araştırmacılar durumu, vücudun kendini koruma prensibi “hormesis” kavramıyla açıklıyor. Kavram, yüksek düzeyde stresin zararlı, düşük dozda stresin hücrelerin savunma sistemlerini güçlendirdiğini öne sürüyor.
Süreç, hücrelerin “protein kalite kontrol sistemi” olarak bilinen proteostaz mekanizmasını harekete geçiriyor. Sistem, yaşlanmayla birlikte hücrelerde biriken bozulmuş proteinleri temizliyor ve dokuların daha uzun süre sağlıklı kalmasını sağlıyor.
Sonuçlar, RNA’larda beslenen solucanların yaşlandıklarında daha hareketli ve aktif kaldığını gösterdi. Bulgu, ‘az stres, uzun ömür’ fikrini bilimsel olarak destekleyen kanıt olarak değerlendirildi.
Çalışma bulgularının, Alzheimer ve Parkinson gibi protein birikimiyle ilişkili hastalıkların tedavisine dair yeni fikirlerin de önünü açabileceği düşünülüyor.
Kaynak: Nature