Silikon Vadisi’nin kontrolsüz gücü demokrasiyi zedeliyor

Uzmanlar Silikon Vadisi şirketlerinin bilgi akışı ve altyapı kontrolüyle devletlerin yetkilerini aştığını düşünüyor.

ABD’deki Stanford Üniversitesi Siber Politika Merkezinde uluslararası politika direktörü ve İnsan Merkezli Yapay Zeka Enstitüsünde uluslararası politika uzmanı olarak görev yapan Schaake, Eylül 2024’te yayımladığı “The Tech Coup: How to Save Democracy from Silicon Valley” adlı kitabında teknoloji şirketlerinin gücünün demokrasiye ve devletlere etkilerini ele aldı.

Uluslararası Politika Uzmanı Marietje Schaake ( Wikipedia )

Schaake, özel şirketlerin kontrolsüz gücü konusunda kamuoyu farkındalığını artırmayı amaçladığını ifade ederek, “Teknoloji darbesi kitabının özü, dijital olan her şeyin yönetimindeki artan özelleştirilmiş gücü ele alıyor. Şirketler çok güçlü hale geliyor, demokratik hükümetler ve kamu liderleri ise geride kalıyor. Bu da demokrasiyi zedeliyor” dedi.

Silikon Vadisi’ndeki büyük teknoloji şirketlerinin sadece ekonomik güçleriyle değil, aynı zamanda hükümetlere ait olan rolleri üstlenmeleriyle dikkat çektiklerini belirten Schaake, teknoloji şirketlerinin altyapıları, denizaltı kabloları, uydular, internet bağlantıları ve veri merkezleri gibi kritik unsurları geliştirdiğini vurguladı:

 ‘’Bu merkezler, elektrik, su ve arazi gibi kaynakları tüketen sunucuları barındırmakta olup, dolayısıyla bu alanda kritik kararlar şirketler tarafından alınmakta ve net bir denetim olmaksızın jeopolitik açıdan hassas konulara müdahale ediliyor. Bu da felakete davetiye çıkarmaktadır.’’ 

Schaake, özel şirketlerin hareket serbestisinin hükümetlerin yetkilerini aşma noktasına geldiğini belirterek, teknoloji şirketlerinin sözleşmeler için teklif verirken kimliklerini gizlediğini ve yerel halkın kaynaklara kimlerin erişim talep ettiğini bilmediğini kaydetti. 

Devlet tekelindeki yetkiler özel şirketlere geçti

Şirketlerin büyük güce sahip olmasının saldırgan siber saldırılar gerçekleştirmelerine yol açtığını belirten Schaake, bu tür eylemlerin normalde yetkilere dayalı olması gerektiğini vurguladı. Ayrıca devletin tekelinde olması gereken yetkilerin artık özel şirketlere geçtiğini, bu durumun ise yasal boşluklar nedeniyle denetimsiz bir şekilde gerçekleştiğini ifade etti.

Yapay zeka sistemlerinin şeffaflık eksikliklerinden dolayı ayrımcılığa yatkın olduğuna da dikkat çeken Schaake, “Verilerin kullanımı, sadece kişisel veriler değil, aynı zamanda yapay zeka modellerinin eğitilmesinde kullanılan veriler ve bu verilerin şirketlere sağladığı güç de önemli. Bu modellerin mevcut yasalara uygun olmamaları, azınlıklara ayrımcılık yapması veya siber saldırılara açık olmaları gibi durumlar söz konusu” şeklinde konuştu.

Schaake, şirketlerin algoritmalar aracılığıyla bilgi akışını düzenlediğine dikkat çekerek, “Yapay zeka ne kadar çok kullanılıyorsa, teknoloji de o kadar fazla kullanılıyor. Bu da bilgi ekosistemimizi düzenlemek, verilerle eğitilmiş sistemlere dayalı hizmetler sunmak gibi konularda teknoloji şirketlerine aşırı bağımlılık yaratıyor. Ayrıca bu süreçlerin şeffaf olmaması ya da anlamakta zorluk yaşanması, bireylerin seçimlerinin farkında olmadan manipüle edilmesine yol açabiliyor.” dedi. 

Demokratik süreçlere müdahale edilmesinin ciddi endişelere yol açtığını vurgulayan Schaake, şeffaflık eksikliğinin dezenformasyonun rolünü gizlediğini ve akademik araştırmaların bağımsız şekilde yapılmasını zorlaştırdığını belirtti. Özellikle Musk’ın Trump’a destek vermesinin sosyal medya platformu X üzerinden nasıl yankı bulduğunu örnek göstererek, teknolojinin nasıl seçimleri manipüle edebileceğini vurguladı.

Schaake, hükümetlerin büyük teknoloji şirketlerinin müşterisi haline geldiğini belirterek, dijital altyapıya yatırım yapmaları ve alternatifler oluşturmaları gerektiğini ifade etti. Ayrıca, şeffaflık ve yasal uyumun standart hale gelmesi gerektiğini vurguladı. Yasaların ihlal edilmesi durumunda sonuçların olması gerektiğini savunan Schaake, hükümetlerin bir “üç ihlal modeli” uygulayarak, ihlalleri düzeltmeyen şirketlerle devlet sözleşmesi yapılmaması gerektiğini belirtti. Düzenleme, satın alma ve yatırımların hükümetlerin kullanabileceği önemli araçlar olduğunu ve demokratik hükümetlerin hukuk üstünlüğünü yeniden tesis etmesi gerektiğini de ekledi.

Kaynak: Anadolu Ajansı