Küresel savunma harcamaları rekor seviyelere ulaşırken kaynakların büyük bölümü hala eski sistemlere ayrılıyor. Ancak savaşın seyri, yeni nesil teknolojilerle birlikte köklü biçimde değişiyor.
Küresel savunma harcamaları rekor seviyelere ulaşırken kaynakların büyük bölümü hala eski sistemlere ayrılıyor. Ancak savaşın seyri, yeni nesil teknolojilerle birlikte köklü biçimde değişiyor.
Küresel savunma harcamaları son yıllarda hızla artıyor. Ülkeler rekor bütçeleri silahlanmaya ayırırken yatırımların büyük bölümü hala uçaklar, tanklar gemiler gibi geleneksel sistemlere yönlendiriliyor. Oysa modern savaş alanı artık çok daha farklı dinamiklerle şekilleniyor.
İnsansız hava araçları, kamikaze dronlar, yapay zekâ destekli sistemler ve siber saldırılar savaşın seyrini yeniden tanımlıyor. Geleneksel platformların etkinliği sorgulanırken düşük maliyetli teknolojiler büyük sonuçlar doğurabiliyor. Financial Times’da yer alan bir analiz de konuya dair “savaşın doğası değişti ancak savunma harcamaları değişmiyor” yorumunda bulunuyor.
Soğuk Savaş’tan bu yana en hızlı yükseliş!
Reuters’da yer alan bilgilere göre, 2024 yılında küresel askeri harcamalar, bir önceki yıla göre yüzde 9,4 artarak 2,72 trilyon dolar ile tarihin en yüksek seviyesine çıktı.
Özellikle Rusya- Ukrayna savaşı ve ABD’nin NATO’ya taahhüdüne dair belirsizlikler, Avrupa’da savunma harcamalarını yüzde 17 oranında yükseltti. Bu sayede Avrupa ülkelerinin toplam askeri harcaması, Soğuk Savaş sonundaki seviyeyi aşmış oldu.
Sadece Ukrayna 2024’te 64,7 milyar dolar harcadı. Bu rakam Ukrayna ekonomisinin %34’üne tekabül ediyor. Bu harcamayla Ukrayna dünyanın GSYİH’ye oranla en fazla payını savunmaya ayıran ülkesi oldu.
SIPRI’nin 2024 verilerine göre, birçok NATO üyesi ülke yıllardır hedeflenen GSYİH’nin yüzde 2’si seviyesini artık bir alt limit olarak görmeye başladı. 2023 itibarıyla NATO’nun 31 üyesinden 11’i bu oranı aşarken, savunma bütçelerinden teçhizata ayrılan pay da yükselişte.
Bu rekor düzeydeki harcamaların büyük bölümü, 5. nesil savaş uçakları, uçak gemileri, tank modernizasyonları ve füze savunma sistemleri gibi yüksek maliyetli geleneksel askeri sistemlere ve platformlara yöneliyor.
Uluslararası prestij ve caydırıcılık unsuru olarak görülen eski savunma platformlarına yatırım sürse de savaşın seyri yeni teknolojilerle değişiyor. Ucuz dronlar, yapay zekâ destekli sistemler ve siber saldırılar, milyar dolarlık silahları etkisiz hale getirebiliyor.
IBM ve Microsoft örneğinde olduğu gibi, büyük savunma şirketleri (Raytheon, BAE Systems, GE Aerospace gibi) uzun süredir devletlerle kurumsal bağlar içinde.
Tıpkı geçmişte sadece büyük şirketlerin erişebildiği dev bilgisayar sistemlerini üretip satan firmalar gibi, bu savunma devleri de büyük ve pahalı platformlara (tanklar, savaş uçakları, gemiler) yatırım yapıyor.
Bu sistemler, devlete “güç gösterisi” sağlıyor ama artık sahada aynı etkiyi yaratmıyor.
Teknoloji savaşın doğasını değiştiriyor
Savunma bütçeleri genel olarak eski platformlara ayrılasa da savaşın doğası teknolojiyle birlikte köklü bir dönüşüm geçiriyor. Son yıllardaki dünyanın birçok yerindeki çatışmalar, insansız hava araçları (İHA/SİHA), kamikaze dronlar (FPV), siber saldırılar ve yapay zeka destekli silahlar gibi yeni nesil unsurların geleneksel askeri güç dengesini sarstığını gösteriyor.
Al Jazeera’nın Türkiye’nin İHA’larına dair yaptığı kapsamlı analizde de belirtildiği gibi insansız sistemlerin sunduğu avantajlar, onları modern savaşın merkezine yerleştiriyor.
Saatlerce, hatta günlerce havada kalarak düşmanın hareketlerini takip edebilen SİHA’lar anlık istihbaratı komuta merkezine iletiyor. İHA operatörleri, hedefi uzaktan izlerken aynı anda komuta kademesiyle birlikte karar alabiliyor, gerektiğinde hukuk danışmanları bile sürece dahil olabiliyor. Yani her şey fazlasıyla hızlı işliyor. Bu da bir pilotun kokpitte saniyeler içinde verdiği ölüm kalım kararlarından daha kontrollü ve hesaplanmış bir taarruz imkânı sağlıyor.
Siber saldırılar da son dönemde yaşanan gelişmelere ile birlikte (Lübnan telsiz patlamaları, Pakistan-Hindistan gerilimi vb.) modern savaş alanının bir parçası haline geldi. Artık düşmanın iletişim hatlarını felce uğratmak, elektrik şebekesini çökertmek veya savunma sistemlerini kandırmak için siber silahlar kullanılıyor.
2010’larda Stuxnet gibi zararlı yazılımlarla İran’ın nükleer tesislerine verilen zarar, siber saldırıların fiziksel sonuçlar doğurabileceğini gösteren neredeyse ilk örneklerden biriydi. Ukrayna-Rusya savaşı süresince de Rusya ve diğer aktörler arasında yoğun bir siber mücadele yaşandı. Ukrayna’nın devlet sistemlerine yönelik birçok saldırı engellendi veya etkisiz hale getirildi.
Yapay zekâ (AI) ise savunma alanında yükselen bir diğer önemli araç. Gelişmiş AI algoritmaları, hem savaş alanından gelen devasa veriyi gerçek zamanlı analiz ediyor hem de otonom sistemlere karar desteği sağlyor. ABD, Çin, Rusya ve İsrail başta olmak üzere birçok ülke, AI destekli insansız hava araçları, sürü dronelar ve akıllı hedefleme sistemleri geliştiriyor. Örneğin, sürü (swarm) drone konsepti ile yüzlerce küçük İHA yapay zekâ ile koordine edilip tek bir hedefe dalga halinde yönlendirilebiliyor.
Birleşik Krallık Başbakanı Starmer’ın da geçtiğimiz haftalarda yaptığı savunma harcamalarını artırma açıklamasında altını çizdiği gibi, artık düşman İHA’ları ve siber saldırılar, günlük güvenlik tehdidi haline gelmiş durumda.
Ukrayna’nın saldırısı değişimin kanıtı
İnsansız hava araçlarının savaşın doğasını nasıl değiştirdiğine dair en çarpıcı örneklerden biri, 1 Haziran’da Ukrayna’nın gerçekleştirdiği FPV drone saldırısı. Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) tarafından yürütülen saldırı, Rusya’daki dört ayrı hava üssünü eş zamanlı hedef aldı. 117 adet kamikaze İHA gizlice Rusya içine sızdırıldı ve binlerce kilometre uzaktaki stratejik noktalara saldırı düzenlenerek Rus Hava Kuvvetleri’ne ait 40’tan fazla taaruz uçağı imha edildi.
Bu olay, eski platformlara yapılan dev yatırımları sorgulamaya yol açtı. Olay sonrası en dikkat çekici yorumlardan birini de Elon Musk yaptı: “İnsanlı Hava Araçları değil İnsansız Hava Araçları savaşların geleceğini oluşturur”
İnsansız teknolojilerde öncü ülke: Türkiye
Son yıllarda Türkiye, küresel savunma teknolojilerindeki yükselişiyle adından sıkça söz ettiriyor. Özellikle İHA/SİHA alanında Türkiye, dünyada sayılı ülkeler arasında yer alıyor. Türk savunma sanayii şirketleri Baykar, TUSAŞ (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii), ASELSAN, ROKETSAN ve diğerleri yeni nesil harp teknolojilerinin geliştirilmesinde başı çekiyor.
Türkiye’nin insansız hava aracı (İHA) teknolojilerindeki lider firması Baykar’ın ürettiği Bayraktar TB2 SİHA, modern savaş konseptini değiştiren en bilinen örneklerden biri. TB2’ler, yüksek teknolojiye göre düşük maliyetli olmaları sayesinde pek çok ülkenin envanterine girdi.
Türk SİHA’larının etkin kullanımına dair en dikkat çekici örneklerden biri, 2020 Dağlık Karabağ Savaşı oldu. Azerbaycan ordusu, Türkiye’den aldığı Bayraktar TB2 SİHA’ları savaş boyunca yoğun biçimde kullanarak Ermenistan’ın zırhlı birliklerine ve hava savunma sistemlerine ağır darbe vurdu. Sadece 44 gün süren bu çatışmalarda SİHA’lar 3 bin saatten fazla uçuş gerçekleştirip yaklaşık 900 hedefi nokta atışıyla imha etti.
Türkiye’nin İHA konusundaki başarısı sadece ihracatla sınırlı değil. Saha kullanımı konusunda da öncü taktikler geliştiriliyor. Bahar Kalkanı Harekâtı sırasında Türk SİHA’ları, rejim güçlerine ait düzinelerce tank, zırhlı personel taşıyıcı, topçu sistemi ve hava savunma bataryasını imha etti. Alçak irtifa hava savunma sistemleriyle korunan ve ilerlemeye çalışan Suriye zırhlı birlikleri, tepelerinde gezinen TB2’ler tarafından birer birer vuruldu. Bu taarruzlar, İdlib’de ilerleyen rejim kuvvetlerini durma noktasına getirdi ve olası bir insani krizi engelledi.
Türk savunma sanayiinin teknoloji kapasitesi, dünyada da dikkatle izleniyor. Nisan 2024’te İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi ve beraberindeki heyeti taşıyan helikopter, İran’ın dağlık kesiminde kötü hava şartları nedeniyle kaza yaptı. Enkazı bulma çalışmalarında İran, zorlu hava koşulları ve coğrafya nedeniyle sıkıntı yaşarken Türkiye imdada yetişti. Türkiye, Bayraktar AKINCI TİHA ile olay yerine gece vakti bir arama-kurtarma görevi icra etti. Van’daki üsten kalkan bir AKINCI, 7 saat 27 dakika havada kalarak termal kameralarıyla bölgeyi taradı ve olası enkazın ısı izini tespit edip İranlı ekiplere koordinatları iletti.
TUSAŞ da yeni nesil insansız savaş uçakları geliştirme vizyonuyla dikkat çekiyor. 2023 sonunda ilk uçuşunu gerçekleştiren ANKA-3 insansız jet uçağı, Türkiye’nin ilk dikey kuyruksuz, turbofan motorlu insansız hava aracı olarak önemli bir aşamayı temsil ediyor. Stealth (radarda düşük görünürlük) özellikleriyle tasarlanan bu platform, gövde içinde silah taşıma kapasitesine sahip ve taarruz, keşif-gözetleme, hava-hava muharebesi gibi çok rollü görevlerde kullanılmak üzere geliştiriliyor. Dönemin TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil, ANKA-3’ün başarıyla havalanmasının ardından “Artık gökyüzünde düşmanın göremediği ama düşmanını gören bir İHA’mız var” diyerek Türkiye’nin bu alandaki iddiasını dile getirmişti.
Tüm bu tablo, Türkiye’nin savunma teknolojilerinde bölgesel bir oyuncudan küresel bir aktöre evrildiğini gösteriyor. İnsansız hava araçları alanında ABD ve İsrail gibi ülkelerin yanında anılan Türkiye, aynı zamanda maliyet-etkin çözümler sunarak bütçesi kısıtlı ülkelere de ulaşabiliyor.
Dünya genelinde savunma harcamaları geleneksel sistemlere akmaya devam etse de, savaşın bir diğer yüzü teknolojik bir evrim geçiriyor.
Kaynak: Reuters, SIPRI, Al Jazeera, The Guardian, TUSAŞ, Anadolu Ajansı