Sadece beyin tomografisi ölüm kanıtı sayılamayabilir

Kanada’da yapılan çalışmaya göre, beyin tomografisi ölüm kanıtı için tek başına yeterli olmazken nadiren de olsa yanlış sonuçlar verebiliyor.

Beyin ölümü tespiti, yoğun bakım sağlığı, organ nakli lojistiği ve etik ilkeler açısından hassas bir kesişim noktası sayılıyor. Atılacak yanlış bir adım, iyileşme umudu olmayan bir kişinin mekanik destek süresinin uzamasına ya da aksine hatalı ölüm ilanına yol açabilir. 

Muayenede, bilincin belirgin şekilde kaybolması, beyin sapı reflekslerinin yokluğu ve solunum dürtüsünün kesilmesi ölüm tespiti için standart kabul ediliyor. Ancak sedatifler (sedasyon ilaçları), yüz travması veya metabolik bozukluklar bu tabloyu bulandırabilir. Birçok uzman, stetoskopun cevaplayamadığı soruları BT (bilgisayarlı tomografi) anjiyografi ve perfüzyon görüntülemesiyle çözmeye çalışıyor.

BT anjiyografi tekniğinde, vücuttaki başlıca damarların görüntülenmesinde kullanılan kol damarından ilaç verilerek görüntüleme yapılır. BT perfüzyon görüntülemedeyse, beynin hangi bölgelerinin yeterli kanla beslendiği görülür ve beyne kan iletimi hakkında detaylı bilgi elde edilir. 

Kanada’daki Montréal Üniversitesi liderliğindeki araştırmacılar, beyin ölümü teşhis aracı olarak yalnızca tomografi taramalarının kullanılmasındaki riskleri değerlendirdi. 15 yoğun bakım ünitesinde yürütülen çok merkezli doğrulama çalışması, yalnızca beyin sapı BT görüntülemesinin nörolojik ölüm kriterlerini doğrulayamayacağını ortaya koydu.

282 yoğun bakım hastasına, standart muayeneden sonra iki saat içinde beyin BT perfüzyonu ve BT anjiyografisi yapıldı. 40 mL iyotlu kontrast madde verilerek tüm beyin görüntülendi. 

Tüm klinik verilerden habersiz iki bağımsız nöroradyolog, nitel ve nicel perfüzyon haritalarını ve üç anjiyografi skorlama ölçeğine bakarak hastaların durumunu değerlendirdi. Görüntüleme sonuçlarından habersiz uzmanlar, apne testi de dahil olmak üzere mevcut beyin ölümü test kriterlerini uyguladı.

Yanlış ölüm bilgisi verdi 

Sonuçlar çarpıcıydı. Nitel beyin sapı BT perfüzyonu yüzde 98,5 duyarlılık ancak sadece yüzde 74,4 özgüllük gösterdi. Nitel tüm beyin BT perfüzyonu yüzde 93,6 duyarlılık ve yüzde 92,3 özgüllük sağladı. BT anjiyografinin duyarlılığı yüzde 75,5–87,3 arasında değişirken, özgüllük tüm ölçeklerde yüzde 90 civarında kaldı.

Duyarlılık, bir testin hedefi (bu durumda beyin ölümü) ne kadar iyi tespit ettiği anlamına gelirken, beyin sapı BT’si, hedef vakaların neredeyse tamamını (yüzde 98.5) buldu. 

Özgüllük ise testin hedef olmayanları (beyin ölümü gerçekleşmemiş hastalar) doğru tanımlama yeteneği. Beyin sapı BT’si, beyin ölümü olmayanların yüzde 74.4’ünü doğru belirlerken, yaklaşık yüzde 25’ini yanlışlıkla beyin ölümü olarak işaretledi.

Araştırmacılar, ne BT perfüzyonun ne de BT anjiyografinin önceden belirlenen yüzde 98 duyarlılık ve özgüllük eşiğini karşılayamadığını vurguluyor.

Özgüllüğün neden olduğu bu yanlış pozitif yükü, tanı testlerinin klinik değerlendirme olmadan genel popülasyona uygulanmamasının temel nedeni olarak kabul ediliyor. 

Örneğin, bin kişide bir görülen nadir bir hastalık için yüzde 98 duyarlılık ve yüzde 98 özgüllüğü olan bir test, rastgele bin kişiye uygulanırsa, bir gerçek vakayı yakalarken 20 sağlıklı kişiye yanlış pozitif sonuç verebilir. Oysa klinik kriterleri karşılayan bin kişiden 900’ünde hastalık varsa,test 882 vakayı doğrularken sadece iki yanlış pozitif üretecektir.

Yeni çalışmada da seçilmiş bir grupta beyin ölümü tespiti için BT görüntüleme tek başına yeterli olmadı. Görüntüleme, klinik değerlendirmenin eksik veya karmaşık olduğu durumlarda destekleyici kanıt olarak rol oynayabilir.

Kaynak: JAMA Neurology