Müzisyen olmak için trajediye ihtiyaç yok

Yeni bir araştırma, müzisyenlerin intihar oranlarının toplum ortalamasının çok üzerinde olduğunu gösterirken araştırmacılar bu ölümlerin önlenebilir olduğunu ve müzik sektörünün yapısal sorunlarının ele alınması gerektiğini vurguluyor.

Müzik dünyasında birçok sanatçının hayatına son vermesi, bu meslek grubunun intihar riski açısından yüksek bir kategoriye girdiğini ortaya koyuyor. Bugüne kadar pek çok ünlü müzisyenin ölümü, “27 Kulübü” gibi kültürel mitlerle romantize edilerek ele alınmış olsa da yeni araştırmalar, bu trajedilerin daha geniş bir bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini ve 27 Kulübü gibi mitlerin toplumsal algıyı ciddi biçimde etkilediğini gösteriyor. 

7 Mart 2025’te Frontiers in Public Health dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma, müzisyenlerin intihar risklerini anlamaya yönelik kapsamlı bir analiz sunuyor ve bu alanda önleyici stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Araştırmanın başyazarlarından Dr. George Musgrave, hem bir müzisyen hem de akademisyen olarak müzik endüstrisinin zorluklarını bizzat deneyimlemiş bir isim. 

Araştırmanın başyazarı Dr. George Musgrave (University of London)

Dr. Musgrave ve klinik psikolog, intihar önleme uzmanı Dr. Dorian Lamis, müzik dünyasındaki intihar vakalarına dikkat çekerek, savunmasız durumdaki sanatçılar için acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor. Musgrave ve Lamis, müzisyenlerin karşılaştığı psikososyal stres faktörlerinin ciddiyetini ortaya koyarak, bu ölümleri yalnızca bireysel trajediler olarak değil, sistematik bir sorun olarak ele almanın gerekliliğini savunuyor. 

Nirvana’nın solisti Kurt Cobain, Linkin Park’tan Chester Bennington, Joy Division’dan Ian Curtis, Amy Winehouse, The Prodigy’den Keith Flint, elektronik müzik sahnesinin önemli isimlerinden Avicii, country şarkıcısı Mindy McCready ve K-Pop dünyasından Goo Hara, Sulli ve Moonbin… Bu isimler, yalnızca müzik dünyasının unutulmaz figürleri değil, aynı zamanda sanatçıların yaşadığı ruhsal çalkantıların acı birer hatırlatıcısı. 

Ancak bu ölümler zaman zaman romantize edilerek, “tutkulu sanatçının kaçınılmaz trajedisi” gibi anlatılarla ele alınıyor. Oysa gerçek çok daha karmaşık ve karanlık. Müzik endüstrisinin yapısal sorunları, sanatçılar üzerindeki ağır baskılar ve ruh sağlığı desteğinin yetersizliği, bu trajedilerin ardındaki en büyük etkenler arasında. 

Araştırmaya göre, müzisyenler dünya genelinde intihar açısından yüksek risk taşıyan meslek grupları arasında yer alıyor. İngiltere ve ABD’de yapılan araştırmalar, müzisyenlerin intihar oranlarının toplum genelinden belirgin şekilde yüksek olduğunu ortaya koyuyor. İngiltere’de 2011-2015 yılları arasında elde edilen verilere göre, “müzisyenler, oyuncular ve eğlence sektörü çalışanları” en yüksek intihar oranına sahip ilk beş meslek grubu içinde bulunuyor. ABD’de ise 2022 yılı verileri, erkek müzisyenler arasında intihar oranının 100 bin kişi başına 138,7 olduğunu gösteriyor. Bu oran, genel nüfus ortalamasının neredeyse on katı. Kadın müzisyenler arasında da intihar oranları diğer meslek gruplarına kıyasla ciddi şekilde yüksek.  

Araştırma, bu durumun yalnızca Anglo-Amerikan dünyasıyla sınırlı olmadığını, özellikle Güney Kore’de K-Pop yıldızları arasında intihar vakalarının dikkat çekici derecede yaygın olduğunu vurguluyor. K-Pop sanatçılarının yoğun sosyal baskı, mükemmeliyetçilik ve endüstri içindeki sert rekabet koşulları nedeniyle büyük psikolojik baskı altında olduğu belirtiliyor. Ancak Güney Kore’ye özgü verilerin eksikliği, bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor.  

Çalışma, müzisyenlerin intihar riskini artıran faktörleri kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Endüstriyel sömürü, ekonomik belirsizlik, aşırı sosyal medya baskısı, performans kaygısı, düzensiz çalışma saatleri ve mükemmeliyetçilik gibi faktörler, sanatçıların psikolojik iyi oluşlarını olumsuz etkiliyor. Araştırmacılar, müzik dünyasında intihara dair anlatının değişmesi gerektiğini, sanatçının acı çekmesinin kaçınılmaz olduğu fikrinin artık terk edilmesi gerektiğini savunuyor.  

Araştırma, intihar riskini azaltmaya yönelik somut öneriler de sunuyor. ABD Ulusal İntiharı Önleme İttifakı tarafından geliştirilen “Sıfır İntihar Çerçevesi”ne dayalı bir model öneriliyor. Buna göre, müzik sektöründeki insanların intihar konusunda daha açık konuşarak farkındalık yaratması, sanatçılarla çalışan kişilerin intihar belirtilerini tanıyıp onlara nasıl yaklaşacaklarını öğrenmesi ve müzisyenlere yönelik özel ruh sağlığı destek programlarının geliştirilmesi gerekiyor. Ayrıca, müzisyenlerin turnelerdeyken psikolojik destek alabilmesi için kriz müdahale planları oluşturulması öneriliyor.  
Araştırmacılar, müzisyenlerin ruh sağlığını korumanın yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu vurguluyor. Müzik, toplumları birleştiren ve derin duygusal etkiler yaratan güçlü bir sanat formu. Ancak bu sanatı icra edenlerin yaşadığı psikolojik zorluklar çoğu zaman göz ardı ediliyor. Araştırmacılar, müzik endüstrisi paydaşlarını, akademisyenleri ve ruh sağlığı uzmanlarını bu konuda iş birliği yapmaya davet ediyor. Müzisyenler, toplumu zenginleştiren eserler üretirken, onların yaşamlarını korumak da kolektif bir görev olarak görülmeli.

Kaynak: Frontiers