Yeni bir küresel anket, sosyal medya kullanıcılarının büyük çoğunluğunun zararlı içeriklerin sınırlandırılmasını desteklediğini gösterdi.
Yeni bir küresel anket, sosyal medya kullanıcılarının büyük çoğunluğunun zararlı içeriklerin sınırlandırılmasını desteklediğini gösterdi.
Dünya genelinde yapılan geniş çapta bir anket, sosyal medya kullanıcılarının çoğunluğunun zarar verici içeriklerin sınırlandırılmasını desteklediğini gösterdi. Fiziksel tehditler, iftira ve nefret söylemi gibi içeriklerin platformlardan kaldırılması gerektiğine dair geniş bir görüş birliği olduğu ortaya çıktı.
Bu yönelim, son dönemde bazı sosyal medya platformlarının ifade özgürlüğü adına denetimleri gevşettiği ABD de dahil olmak üzere, ankete katılan ülkelerde genellikle benzer bir şekilde görülüyor. Ancak, sosyal medya kullanan bireylerin çoğu, hoşgörüsüzlük ve nefretin sosyal medyada kaçınılmaz hale geldiğini düşünüyor.
Oxford Üniversitesi ile Münih Teknik Üniversitesi (TUM) tarafından yapılan bu çalışma, sosyal medya içeriğinin nasıl düzenlenmesi gerektiği konusundaki küresel tartışmaların ortaya koyuyor. Son dönemde özellikle X (Twitter) ve Meta gibi platformlar, ayrımcı ifadeleri sınırlandırma amacı taşıyan düzenlemeleri gevşetti. Buna karşın, Avustralya, 16 yaş altı bireylerin sosyal medyaya erişimini yasaklayarak tam tersi bir politika izledi.
Ancak bu konudaki tartışmalar genellikle şirketlerin, siyasetçilerin ve medyanın görüşlerine odaklanıyor. Kullanıcıların bu konuda ne düşündüğüne dair ise yeterince veri bulunmuyordu. Bu eksikliği gidermek amacıyla Oxford ve TUM’dan bir araştırma ekibi, 2024 sonbaharında ABD, Brezilya, Güney Afrika, Avustralya ve altı Avrupa ülkesi dâhil olmak üzere dokuz ülkede 13 bin 500 kişiyle anket gerçekleştirdi.
Dijital güvenlik, sınırsız ifade özgürlüğünün önünde
Araştırmaya katılanların yüzde 79’u şiddete teşvikin kesinlikle kaldırılması gerektiğini savundu. Bu oran, Almanya, Brezilya ve Slovakya’da yüzde 86 ile en yüksek seviyede. ABD’de de bu görüş baskın olmakla birlikte, destek oranı yüzde 63 seviyesinde kaldı. Buna karşın, kullanıcıların yalnızca yüzde 14’ü tehdit içeren mesajların silinmemesi ve yanıtlanabilir olması gerektiğini düşünüyor.
Ankette, belirli grupları hedef alan hakaret ve aşağılamaların sosyal medyada yer almasına dair görüşler de soruldu. Genel olarak katılımcıların yalnızca yüzde 17’si böyle bir içeriğin serbest olmasını destekliyor. ABD’de bu oran yüzde 29 iken, Brezilya’da yüzde 9 gibi düşük bir seviyede.
Katılımcılar, sosyal medyanın tamamen ifade özgürlüğü odaklı olması ile nefret ve dezenformasyondan arındırılması arasında bir tercih yapmaya da davet edildi. Sonuçlara göre tüm ülkelerde, insanlar dijital güvenliği sınırsız özgürlüğe tercih etti.
Çalışmanın liderlerinden ve TUM’daki Dijital Yönetişim Profesörü Yannis Theocharis, Oxford Üniversitesi bültenine verdiği demeçte “Mark Zuckerberg ve Elon Musk gibi etkili girişimciler, sosyal medyada önceliğin ifade özgürlüğü olması gerektiğini söylüyor. Ancak araştırmamız, demokratik ülkelerdeki çoğunluğun nefret söylemi ve istismara karşı daha fazla denetim talep ettiğini gösteriyor” dedi.
Ancak Theocharis, sonuçların tüm ülkelerde aynı çizgide olmadığını da vurgulayarak, “İfade özgürlüğü ile denetim arasındaki dengeye dair görüşler, her ülkenin kültürel normlarına, siyasal deneyimlerine ve hukuki geleneklerine göre değişiyor. Bu da küresel bir düzenlemenin zorlaştığını gösteriyor,” ifadelerini kullandı.
Kırıcı yorumlar yaygın
Ankete katılanların yüzde 65’i, sosyal medyada görüşlerini belirttiklerinde hoşgörüyle karşılanmaktan çok, sert söz ve kırıcı yorumlarla karşılaşmayı beklediklerini söylüyor. Özellikle Güney Afrika’da bu oran yüzde 81 gibi yüksek bir seviyeye ulaşıyor. ABD’de ise yüzde 73.
Profesör Kosmidis, “Sosyal medyada olumsuzlukların kaçınılmaz olduğuna dair bir algı oluşmuş durumda” diyor. Ancak yine de kullanıcıların çoğu, sosyal medyanın medeni bir tartışma ortamı olabileceğine inanıyor.
Kaynak: Eurekalert