Keklikler kenelerin en büyük taşıyıcıları arasında 

Özel haber: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) vakaları ve ölüm haberleri endişe yaratıyor. 2N News’e konuşan parazitolog Prof. Dr. Ömer Orkun, kekliklerin, kenelerin en önemli konaklarından biri olduğunu söyledi. 

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte kene vakaları artış gösteriyor. Özellikle İç Anadolu bölgesi olmak üzere birçok kentten kene kaynaklı ölüm haberleri geliyor. Uzmanlara göre ise kene vakalarındaki bu artış hem mevsimsel faktörlere hem de tarım faaliyetlerinin yoğunlaşmasına bağlı. 

Vakaların artmasının asıl nedeni olarak insanların doğayla temasının artması gösteriliyor. Bu keneler şehirlerde değil, kırsalda, tarlalarda ve hayvanların bulunduğu alanlarda görülüyor. 

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsünü taşıyan Hyalomma türü kenelerin mart sonu itibarıyla aktifleştiğini ifade eden Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Orkun, kene sayısının arttığı yönündeki iddialara açıklık getirdi. 

Prof. Dr. Ömer Orkun

Orkun, “Bazı noktalarda artış var ama bazı yerlerde azalış da gözlemliyoruz. Türkiye genelinde ciddi bir popülasyon artışından söz edemeyiz” dedi. 

Hastalıktan korunmanın en etkili yolu ise keneyi erken fark edip vücuttan hemen uzaklaştırmak. Kene kaynaklı enfeksiyonların yayılımı, taşıyıcı türler ve alınması gereken önlemlerle ilgili önemli bilgiler paylaşan Prof. Dr. Ömer Orkun, toplumdaki yanlış inanışlara da dikkat çekti.

“Kene popülasyonu arttı” iddiası doğru mu? 

Türkiye’de kene popülasyonunun uzun süreli izlenmesi gerektiğini vurgulayan Orkun, “Türkiye’de kene popülasyonunun artıp azaldığını anlamak için düzenli ve uzun yıllar süren izleme çalışmaları yapılmalı. Ancak şu an bakanlıklar düzeyinde böyle bir veri yok. Bizim gibi kene ekolojisi üzerine çalışan birkaç ekip var ancak bu bile Türkiye genelini yansıtmaya yetmez. İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu’daki izleme noktalarımızda bazı bölgelerde artış, bazılarında ise azalma görüyoruz. Dolayısıyla ‘keneler arttı’ ya da ‘azaldı’ genellemesi doğru değil.” şeklinde konuştu. 

Orkun’a göre, son dönemde medyada artan kene haberleri, vakaların mevsimsel yoğunlaşmasından kaynaklanıyor.

Uzmanlık alanı keneler olan Ömer Orkun, vakaların neden arttığını şu şekilde açıklıyor: 

Hyalomma marginatum türü keneler (KKKA’nın başlıca taşıyıcısı) mart ayının sonu, nisan ayının başı gibi aktifleşir. Ancak bu yıl nisan-mayıstaki soğuk ve yağışlı hava, kenelerin aktivitesini geciktirdi. Kurban Bayramı sonrası havaların ısınması ve tarım faaliyetlerinin artmasıyla insan vakaları aniden sıklaştı. Bu durum, ‘keneler çoğaldı’ algısına yol açtı.”

Türkiye’de 50’ye yakın kene türü bulunurken, insan sağlığı açısından risk oluşturan başlıca türler şu şekilde:

  • Hyalomma marginatum: KKKA virüsünün başlıca taşıyıcısı. Özellikle İç Anadolu ve Karadeniz’in iç kesimlerinde yaygın.
  • Ixodes ricinus: Lyme hastalığına (Borrelia burgdorferi) neden oluyor. Trakya, İstanbul ve Karadeniz’de görülüyor.
  • Diğer Hyalomma türleri (Hyalomma anatolicum, Hyalomma aegyptium): KKKA virüsünü taşıyabilme potansiyeline sahip.

Orkun, son dönemde Avrupa’da ortaya çıkan Neoehrlichia mikurensis  gibi yeni patojenlerin Türkiye’de de tespit edildiğini sözlerine ekledi. 

Keneler nasıl yayılıyor?

KKKA virüsünün yayılımında hayvanların rolü büyük. Prof. Dr. Ömer Orkun, konak türlerin başında büyükbaş hayvanların geldiğini söyledi. Sığır, koyun, keçi ve atlar, kenelerin üreme ve yayılmasında kritik rol oynuyor. Yaban domuzu ve yaban tavşanları da kenelerin doğal konakları. Ayrıca keklik, bıldırcın ve karga gibi yerden beslenen kuşlar, kene larvalarını taşıyor.

Keklik (AA)

Yani, kekliklerin keneleri yiyerek yok ettiği inanışına karşı çıkıyor. Bu konuyu bir örnekle detaylandıran Orkun, “Bir kekliğin üzerinden yüzlerce kene çıkardığımız oluyor. Kene larva ve nimfleri, keklikler gibi yerden beslenen kuşları konak olarak kullanıyor. Doğada kekliklerin keneleri etkili bir şekilde avlaması mümkün değil.” dedi. 

Profesör Orkun, kenelerle keklik ve benzeri kuşlar arasındaki bağlantıyı şöyle anlattı:

“Hyalomma marginatum türünün immatürleri (gelişmemiş formları) özellikle yaban tavşanı ve yerden beslenen kuşlarla besleniyor. Bazen kirpiler de popülasyonunu destekliyor. Yerden beslenen kuşlar, özellikle keklikler, kargalar ve bıldırcın gibi kuşlardır. Dolayısıyla özellikle KKKA virüsünü vektörü Hyalomma marginatum’un larva ve nimf popülasyonlarını destekleyen kuşlardan en önemlilerinden bir tanesi de kekliklerdir. Anadolu’daki KKKA’nın doğal odaklarında özellikle yaban tavşanın, kekliklerin ve sığırların primer bir şekilde popülasyonu desteklediğini biliyoruz.”

Kekliklerin doğaya salınması ne kadar etkili? 

Ömer Orkun, bu vektör kenelerin erişkinlerinin doğada taş altlarında, topraklardaki çatlaklarda saklandığını söylüyor. Bunların avcı karaktere sahip olduğunu belirten Orkun, uygun konak geldiğinde oradan çıkıp tutunduğunu belirtti. 

“Doğadaki bir kekliğin bu keneleri bulması mümkün değil. Ancak bunun larva ve nimfleri kekliği buluyor. Bir kekliğin üzerinden yüzlerce kan emen kene gördüğümüz oluyor. Bıldırcının üzerinde, karganın üzerinde onlarca kan emen kene görmekteyiz” diyor. 

Prof. Dr. Ömer Orkun, kenelerin keklikleri konak olarak tercih ettiklerini vurgulayarak, “Kekliklerin ise ömürlerinin büyük çoğunluğu zaten tohuma bağımlı, yani tohum üzerinden beslenerek gelişen bir tür. Ömürlerinin ilk zamanlarında, özellikle palaz dönemlerinde bazı böcekleri yiyebiliyor ama doğada keneleri bulması da çok zor. Dolayısıyla keneler üzerinde predatör etkisi hemen hemen yok diyebiliriz.” ifadesini kullandı. 

Ayrıca kenelerin yayılımında büyükbaş ve küçükbaş hayvan ticaretinin de önemli bir rol olduğunu vurguluyor. 

Keneyi çıkarmak için hastaneye gitmeyi beklemeyin

Kene tutunduğunda keneyi çıkarmak için hastaneye gidilmesi, profesyonel bir ekip tarafından çıkarılması gerektiği konusundaki iddialara da karşı çıkıyor Orkun. 

Orkun, keneyi görür görmez çıkarmayı öneriyor. (AA)

Altın kuralın keneyi görür görmez çıkarmak olduğunu söylerken, bunun için bir cımbıza, eğer bu yoksa eldivene, bez parçasına, poşete ve hatta bir yaprağa ihtiyaç olduğunu belirtiyor. 

Çünkü virüs taşıyan kenelerin insanları enfekte etmesi için gereken süre çoğunlukla 12 ila 24 saat. Bu süre içinde keneyi görür görmez vücuttan çıkarmak hayati önem taşıyor. Bununla birlikte, keneyi çıkarırken patlatmamaya da özen gösterilmeli. Ancak Prof. Dr. Ömer Orkun, zaten özellikle aç veya yeni tutunmuş kenelerin patlamasının kolay olmadığını vurguluyor. 

Bir diğer merak edilen nokta ise, keneyi çıkarırken başı deride kalması tehlikesi. Profesör Ömer Orkun, bu konuya parazitin anatomisi üzerinden cevap veriyor:

“Kenenin başı dediğimiz organı, ağzı aslında. İnce iğne yapısında bir organdır. Keneler bu organı deriyi delip kan emmek için kullanıyor ve siz çekme sırasında ola ki ağzı kopardınız, derinin içinde kaldı, bunun hastalık etkeni nakletmesi ile bir alakası yok. Bu sadece bir yabancı cisim reaksiyonu, bir kıymık batması gibi bir reaksiyon oluşturur. Yani kenenin başı içeride kalırsa hastalık bulaştırır iddiası da tamamen bir şehir efsanesi.”

Orkun, keneyi çıkardıktan sonra bir kutuya ya da kavanoza koyarak hastaneye gitmenizi öneriyor. Sağlık personellerinin bilgilendirilmesi durumunda keneyi incelemek mümkün. Ayrıca kan testleriyle kişinin sağlık durumu da takip edilebilir. 

Türkiye’de kene kaynaklı ölümler 

Türkiye’de yılda yüzlerce ve bazı yıllar bine yakın veya fazla KKKA vakası görülüyor. Ölüm oranı ise yüzde 5 civarında. Buna karşın, KKKA’nın mücadelesinde kullanılacak etkili bir aşı veya antiviral tedavi henüz mevcut değil. Geçmişte aşı çalışmaları yapılsa da başarılı olunamadı. 

Ömer Orkun, kene popülasyonları ve virüsün yayılımının düzenli olarak takip edilmesi gerektiğini söylüyor. Türkiye genelinde bir “kene haritası” da oluşturulmalı. Ayrıca korunma yolu olarak kırsal kesimde yaşayanların ve tarım işçilerinin eğitilmesi şart. Büyükbaş hayvan nakliyelerinde de kene kontrolü hayati önem taşıyor.

Uzmanlar, yalnızca hastaneye başvuran vakalara odaklanmak yerine, hastalığın doğadaki döngüsünü anlamaya yönelik uzun vadeli ve ulusal düzeyde bir epidemiyolojik çalışma yapılması gerektiğini söylüyor.

Türkiye’nin hala KKKA’ya dair kapsamlı bir haritasının bulunmadığına dikkat çeken Orkun, Sağlık ve Tarım bakanlıklarının yanı sıra Cumhurbaşkanlığı düzeyinde bir koordinasyon kurulması gerektiğini vurguluyor. Etkili bir aşı, yeni kimyasal tedaviler ve kene popülasyonunu kontrol altına alacak yöntemlerin geliştirilmesi ise önerilen diğer adımlar arasında.

Öte yandan, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı Avrupa için de büyüyen bir tehdit haline geldi. Özellikle İspanya, Fransa ve Almanya’nın bazı kesimlerinde vektör kenelerin görülmesi paniğe yol açtı. Balkanlar, Kosova, Sırbistan, Kuzey Irak ve Kırım’da hastalığın halihazırda yaygın olduğu biliniyor. Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya taşınma riski devam ediyor.

Kaynak: 2N News