Jeopolitik gerilim ve nükleer enerji

İran’ın uranyum zenginleştirme programının kalbi olan Natanz nükleer tesisine yönelik saldırı, İran’ın nükleer programına ağır darbe vurdu. Saldırıda sadece tesis değil nükleer alanda görevli bilim insanları da hedef alındı.

Orta Doğu’da nükleer enerjiyle şekillenen jeopolitik gerilim bir kez daha askeri çatışmaya dönüştü. İsrail, sabaha karşı İran’ın başkenti Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz nükleer tesisi ile Loristan ve Kirmanşah kentlerine kapsamlı saldırılar düzenledi.  

Bu saldırının temel hedeflerinden biri Natanz tesisiydi. İsrail tarafı operasyonu “önleyici bir darbe” olarak nitelendirerek İran’ın nükleer silah kapasitesini engellemeyi amaçladığını açıkladı. Saldırıda nükleer programlarda görevli bilim adamları da öldürüldü.

İsrail Başbakanı, “Yükselen Aslan Operasyonu” adını verdikleri bu harekâtın, İran’ın İsrail’i yok etme tehditlerini bertaraf etmeyi hedeflediğini ve gerekirse birkaç gün boyunca süreceğini iddia etti. Geçtiğimiz günlerde İran, İsrail’e ait binlerce gizli nükleer belgeye sahip olduğunu ve yakında yayımlayacağını açıklamıştı. İran, belgelerde yer alan bilgilere göre İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırı için aktif olarak hazırlık yaptığını söylemişti. 

Natanz tesisine yönelik saldırıda, hedef,  muhtemelen tesisin yeraltındaki zenginleştirme ünitelerini imha ederek İran’ın uranyum zenginleştirme kapasitesini uzun süreliğine zarar vermek. 

İran yerel kaynaklarına göre İsrail uçakları sığınak delici bombalar kullanarak Natanz’daki hedefleri vurdu.  Yerel saatle sabaha karşı bölgede art arda büyük patlamalar duyuldu. Görgü tanıkları Natanz çevresinde yoğun duman yükseldiğini bildirdi.

İran resmî makamları başlangıçta hasarın boyutu hakkında bilgi vermekten kaçınsa da, saldırının Natanz’daki altyapıda ağır hasara yol açtığı değerlendirildi. Saldırı sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) bildirdiğine göre Natanz tesisinde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya artışı tespit edilmedi. 

Yani saldırı nükleer materyal salınımına yol açmadı. Saldırının sonucunda İran’ın nükleer programı önemli bir darbe aldı. Natanz’daki binlerce santrifüjün ve kritik ekipmanların bu bombardımanda zarar gördüğü, dolayısıyla İran’ın yüksek düzeyde uranyum üretebilme kapasitesinin ciddi şekilde geriletildiği düşünülüyor. 

Neden önemli?

Natanz nükleer tesisi, İran’ın uranyum zenginleştirme programının kalbi olarak anılıyor. Başkent Tahran’ın yaklaşık 220 kilometre güneydoğusunda bulunan ve ülkenin başlıca uranyum zenginleştirme merkezi olan Natanz, İran’ın bilinen santrifüjlerinin büyük kısmını barındırıyor. Dolayısıyla Natanz, İran’ın nükleer programında teknik açıdan kritik bir öneme sahip ve uzun süredir İsrail tarafından olası bir hedef olarak görülüyordu. 

2002 yılında, yurt dışında yaşayan İranlı muhalif bir grup, İran’ın burada gizlice bir nükleer tesis inşa ettiğini dünyaya duyurmuştu. Bu açıklama, İran ile Batı arasında hâlâ devam eden nükleer gerilimin başlangıcı oldu.

Natanz Nükleer Tesisi, biri yer altında diğeri de yer üstünde olmak üzere iki ana bölümden oluşuyor. Yer altındaki bölüm, Yakıt Zenginleştirme Tesisi (FEP) olarak adlandırılıyor. İran’ın uranyumu ticari ölçekte zenginleştirmek üzere kurduğu en büyük altyapı olan bu tesis toplamda 50.000 santrifüj kapasitesine sahip. Bugün bu santrifüjlerin yaklaşık 16.000’i kurulmuş durumda ve 13.000 kadarı aktif olarak çalışıyor. 

Bu santrifüjler uranyumu yüzde 5 saflığa kadar zenginleştirebiliyor. 2021 yılında burada bir patlama ve elektrik kesintisi yaşandı, İran bu olayın İsrail tarafından düzenlenen bir sabotaj olduğunu öne sürdü. 

Yer üstünde bulunan diğer bölüm ise Pilot Yakıt Zenginleştirme Tesisi (PFEP) olarak biliniyor. Bu tesiste yalnızca yüzlerce santrifüj yer alıyor ancak burada yapılan zenginleştirme çok daha ileri düzeyde. İran, bu bölümde uranyumu yüzde 60 saflığa kadar zenginleştiriyor, bu oran, nükleer silah üretimi için kritik eşiğe oldukça yakın.

Bilim insanları da öldürüldü

Saldırı dalgalarının hedef aldığı noktalar arasında yalnızca tesisler değil, aynı zamanda bu programlarla ilişkilendirilen bazı kilit isimler da yer alıyordu. Özellikle İran’ın nükleer programında çalışmış veya üst düzey görevlerde bulunmuş bilim insanları da bu saldırıda İsrail tarafından öldürüldü. 

İran kaynaklarının doğruladığı bilgilere göre, İsrail’in düzenlediği saldırılarda Abdulhamid Menuçehr, Ahmed Rıza Zülfikari, Emir Hüseyin Fıkhi, Motlabizade, Muhammed Mehdi Tehrançi ve Feridun Abbasi adlı nükleer bilim insanları yaşamını yitirdi

Saldırıda hayatını kaybedenlerden Feridun Abbasi, İran’ın Atom Enerjisi Kurumu Başkanı olarak bir dönem görev yaptı. Abbasi, 2010’da İsrail’in suçlandığı suikast girişiminden yaralı kurtulmuştu.

Yaşamını yitiren diğer bilim insanı Muhammed Mehdi Tehrançi ise İslami Azad Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürütüyordu.

Kaynak: Shahrekhabar, Tesnim, Donya-e-Eqtesad, The Guardian, Sharg Daily, Times of Israel