Veriler, her yıl dünyanın farklı kentlerinde düzenlenen iklim zirvelerinin sanıldığı kadar “işlevsiz” olmadığını gösteriyor.
İklim zirveleri gerçekten işe yarıyor olabilir

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamındaki 30’uncu Taraflar Konferansı COP30, 10 Kasım’da Brezilya’nın Belem kentinde başladı. Zirvelerin çok büyük ve bürokratik olması, yeterince ilerleme kaydedilememesi gibi şikayetler yeniden gündeme geldi.
Otuz yıllık konferansların ardından, küresel emisyonların hala artmaya devam ettiği ve sürecin başarısız olduğu iddia ediliyordu. Ancak emisyonların, BM sistemi olmadığında artacağı kadar hızlı artmadığı ortaya kondu.
2009 yılında iklim bilimciler, ülkelerin emisyonlarını sınırlamadıklarında, dünyanın 6°C daha ısınabileceği konusunda uyarmıştı. 2015’teki Paris Anlaşması’ndan önce, “her zamanki gibi devam” senaryosu yaklaşık 4°C’lik bir ısınmayı öngörüyordu. Bugün ise BM, ek politikalar uygulanmazsa dünyanın yaklaşık 2,5°C ısınacağını tahmin ediyor. İstikrarlı düşüş, genel kanının aksine, dünyanın gerçekten de iklim değişikliğiyle mücadele ettiğini gösteriyor.
Son 15 yılda, özellikle güneş ve rüzgar enerjisinin maliyetlerinin düşmesi, kaynakların kullanımında artışa yol açtı. Bu yıl, yenilenebilir enerji kaynakları tarihte ilk kez kömürden daha fazla elektrik üretti.
Aynı hızlı dönüşüm elektrikli araçlarda da yaşanıyor; bugün araçlar, küresel otomobil satışlarının beşte birinden fazlasını oluşturuyor.
Son 20 yılda, dünya genelindeki hükümetler yakıt verimliliği standartları, yenilenebilir enerji hedefleri ve yeni teknolojilerin gelişimini teşvik eden sübvansiyonlar getirdi.
Fiyatlar düştükçe özellikle Çin’in 2010’lu yıllarda yeşil teknolojileri seri üretmeye başlamasından sonra hedefler daha da sıkılaştırılabildi ve maliyetler daha da azaldı. Döngünün içinde politikanın yeniliği teşvik ettiği gibi yenilik de politikayı ilerletti.
Paris Anlaşması, her ülkeyi beş yılda bir giderek daha güçlü iklim hedefleri ve planları hazırlamakla yükümlü kılıyor. Uluslararası çerçeve olmadığı takdirde, siyasi döngüleri ve ekonomik koşulları farklı olan birçok ülkenin aynı anda aynı yönde hareket etmesi pek mümkün görünmüyor.
İklim müzakerelerindeki bürokrasi giderek azalıyor. 2015 Paris Anlaşması’nda oluşturulan bu yapı, artık ilerleme, yeni kurallar üzerinde pazarlık yapılmasından çok, bu kuralların uygulanmasına bağlı.
Brezilya, COP30’u “uygulama COP’u” olarak tanımlıyor; ekonomik kalkınma, yoksulluğun azaltılması, yeşil teknolojiler ve yatırım finansmanı gibi “gerçek dünya” konularına odaklanan bir zirve olarak kabul ediliyor. Konferansta tropikal yağmur ormanlarının korunması, sürdürülebilir yakıtlar, yenileyici tarım, karbon piyasaları, metan emisyonları, orman yangınlarıyla mücadele, dijital kamu altyapısı, uçak bileti vergileri ve uyum finansmanı gibi birçok alanda önemli yeni girişimlerin duyurulması bekleniyor.
Kaynak: The Conversation




