Dünya genelinde dağ çayırlarının yüzde 14,5’i yüksek düzeyde erozyon riskiyle karşı karşıya bulunurken en fazla risk, dağ çayırlarının yüzde 53,2’sinin tehdit altında olduğu Güney Amerika’da tespit edildi.
Dünya genelinde dağ çayırlarının yüzde 14,5’i yüksek düzeyde erozyon riskiyle karşı karşıya bulunurken en fazla risk, dağ çayırlarının yüzde 53,2’sinin tehdit altında olduğu Güney Amerika’da tespit edildi.
İklim değişikliği sonucu artan aşırı yağışlar ve kuraklık, erozyon riskini artırarak dağ çayırları ekosistemini tehdit ederken uzmanlar biyoçeşitlilik kaybına bağlı olarak dağ çayırlarının bulunduğu bölgelerde nüfusun azalabileceğini belirtiyor.
İklim, ekonomi ve kültür noktasında büyük öneme sahip dağ çayırları ekosistemleri İtalya ve Çin’den bilim insanlarının yaptığı bir çalışmada ilk kez kapsamlı bir şekilde haritalandırılırken iklim değişikliğinin bu ekosistemler üzerindeki etkisi de detaylandırıldı.
Uydu verileri ve yapay zeka teknolojileri kullanılarak yapılan çalışmaya göre dağ çayırları giderek daha fazla tahrip oluyor. İklim değişikliği kaynaklı aşırı hava olayları ve aşırı otlatma gibi zararlı uygulamalar, bu ekosistemlerin tahribatının başlıca nedenleri arasında gösteriliyor.
İklim değişikliğinin dağ çayırları üzerindeki en büyük etkilerinden biri, aşırı yağışlar sonucu artan erozyon risklerinin toprak kaybına yol açması olarak gösterilirken küresel ısınmaya bağlı bir diğer risk de kuraklık olarak öne çıkıyor. Kuraklık nedeniyle artan su ihtiyacı ve topraktaki mineral azalımı, dağ çayırları ekosistemini olumsuz etkiliyor.
Çalışmada yer alan bilgilere göre, dünya genelindeki dağ çayırlarının yüzde 53,9’u Asya’da, yüzde 20,8’i Kuzey Amerika’da, yüzde 12,9’u Afrika’da, yüzde 7,4’ü Güney Amerika’da, yüzde 3,6’sı Avrupa’da bulunuyor. Avustralya ve Okyanusya, dağ çayırlarının yalnızca yüzde 1,5’ini barındırıyor.
Erozyon riski bölgesel olarak dağ çayırlarını tehdit ediyor
Dünya genelinde dağ çayırlarının yüzde 14,5’i yüksek düzeyde erozyon riskiyle karşı karşıya bulunurken en fazla risk altındaki Güney Amerika’da, özellikle And Dağları boyunca ve Brezilya’da riskin düzeyi artıyor. Çalışmada, kıtadaki dağ çayırlarının yüzde 53,2’sinin erozyon riski altında olduğu belirtiliyor.
Afrika’daki dağ çayırlarının yüzde 17’si, Asya’dakilerin yüzde 14’ü, Avrupa’dakilerin yüzde 9,6’sı, Kuzey Amerika’dakilerin yüzde 2,6’sı, Avustralya ve Okyanusya’dakilerin ise yüzde 1’den azı erozyon riski altında bulunuyor.
Afrika’da Etiyopya, Kongo’nun sınır bölgeleri, Uganda, Ruanda, Burundi, Tanzanya ve Madagaskar; Asya’da Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan ve Pakistan, Hindistan ve Nepal; Avrupa’da ise Alpler, Apennin Dağları, Pireneler ve Balkanlar riskin en fazla olduğu bölgeler olarak sıralanıyor.
Araştırmada, mevcut iklim koşullarının sürmesi halinde ortaya çıkacak tabloya dair öngörülerde de bulunuldu. Buna göre 2070 yılına gelindiğinde iklim değişikliği nedeniyle toprak erozyonunun Güney Amerika’da yüzde 19,4, Afrika’da yüzde 10, Asya’da yüzde 2,6 artacağı tahmin ediliyor.
“İklim değişikliğinin etkilerini azaltmada önemli görevleri var”
Araştırmanın yazarlarından İtalya Padova Üniversitesinden Tarımsal Sulama Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Paolo Tarolli, dağ çayırlarının hem bitkiler hem de hayvanlar için önemli bir ekosistem oluşturduğunu ve biyoçeşitliliği destekleyerek ekolojik dengenin korunmasına katkı sağladığını söyledi.
Bu alanların karbon yutakları olduğunu ve bu özellikleri sayesinde iklim değişikliğinin etkilerini azaltmada önemli bir görev üstlendiklerini kaydeden Tarolli, dağ çayırlarının hayvancılık açısından da büyük önem taşıdığını vurguladı.
Özellikle et ve süt üretimi ile tekstil sektörünün bu ekosistemlerdeki değişimlerden etkilenebileceğine değinen Tarolli, dağ çayırlarının ekonomik öneme sahip olmalarının yanı sıra estetik ve kültürel fonksiyonları dolayısıyla kültürel bir miras olarak da kabul edildiklerini anlattı.
İklim değişikliğinin dağ çayırlarını etkilediğinin kesin olarak bilindiğini ifade eden Tarolli, “Yağış yoğunluğunda yaşanan yükseliş sonucu toprak erozyonu artışları ve arazi bozulmaları, sıcak hava dalgalarının sayısındaki artış ve kuraklık, dünya genelindeki dağ çayırlarını çeşitli yönlerden risk altına sokuyor. Ortaya çıkan tabloda gelecekte biyoçeşitlilik kaybına bağlı olarak dağ çayırlarının bulunduğu bölgelerde nüfus azalması görülmesi muhtemel. Var olan eğilimler üzerinden geleceğe baktığımızda riskin giderek arttığını söyleyebiliriz.” dedi.
Dağ çayırlarını koruma noktasında yapılacaklardan bahseden Tarolli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Geçmişte ne olduğunu, şimdi nerede durduğumuzu ve gelecekte bizi ne beklediğini gösteren araçlarımız ve teknolojimiz var. Ancak mesele bunlarla ne yapacağımız. Adaptasyon en önemli adımlardan biri. Koruma alanlarını artırmaya devam etmeliyiz. Hayvanların kolay hareket etmesine imkan veren ekolojik koridorları korumamız gerek. Sürdürülebilir otlatma faaliyetleri olmalı. Bunun yanı sıra yağmur suyu depolama gibi uygulamalar çok önemli. Otlak arazilerin tahribatını iyileştirecek doğa temelli çözümler, bu yaşam tarzının korunması ve doğru politikalar hayati önem taşıyor.”
Kaynak: Anadolu Ajansı