Gıda krizini Asya’nın yapay etleri çözebilir 

Asya ülkeleri, gıda ve iklim krizi önlemek için geleneksel et üretimini sınırlamaya ve alternatif proteinler üretmeye çalışıyor. 

İklim değişikliği ve gıda güvenliği sorunları, küresel ölçekte insanlığı tehdit eden en büyük krizlerden biri haline gelmiş durumda. Özellikle et üretimindeki sürdürülemez yöntemler ve artan protein talebi, bu iki sorunun birbiriyle iç içe geçmesine neden oluyor. Ancak Asya, alternatif proteinler üretiminde büyük bir yeniliğin eşiğinde. 

Ağustos ayında, Çin ve Singapur merkezli biyomühendisler, kimyagerler, bitki biyologları ve gıda bilimcileri bir araya gelerek büyük bir projeyi masaya yatırdı. Bitki temelli ve kültürlü et üretimini ticari ölçeğe taşımak üzerinde görüşmeler gerçekleştirdiler. Bu girişim, yalnızca iklim krizine çözüm üretmeyi değil, aynı zamanda hızla artan küresel gıda talebine yanıt vermeyi de amaçlıyordu. 

Geleneksel et üretim yöntemleri verimlilikten uzak ve çevreyi yoğun bir şekilde kirleten süreçler içeriyor. Örneğin, bir ineğin bir kalori et üretmesi için yaklaşık 100 kalori bitkisel besin harcanıyor. Yani, üretim zincirinde büyük bir enerji ve besin kaybı oluşuyor. Bunun yanı sıra, dünya üzerindeki tarımsal arazilerin yüzde 75’i hayvan beslemek için tahıl yetiştirmek veya hayvanları otlatmak amacıyla kullanılıyor. Bu da ormansızlaşmaya ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden oluyor.  

Tablo daha da kötüleşebilir

İklim açısından daha da endişe verici olan, hayvancılıktan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının, dünya genelindeki yıllık toplam sera gazı salınımının beşte birine denk gelmesi. Özellikle metan gazı, petrol ve gaz üretiminden bile daha fazla salınıyor. Önümüzdeki yıllarda bu tablonun daha da kötüleşebileceği düşünülüyor. 2050 yılına kadar, dünya nüfusundaki artış ve refah seviyesindeki yükselme nedeniyle et üretiminin 2012’ye kıyasla yüzde 50 artacağı tahmin ediliyor.

Bu artışın en yoğun yaşanacağı bölgelerden biri ise nüfusu sebebiyle Asya. Asya kıtası, yüzyılın başından bu yana küresel protein tüketimindeki artışın yaklaşık yarısından sorumlu kabul ediliyor. 

Alternatif proteinlerin tam da bu noktada, geleneksel et üretim sistemine sürdürülebilir bir çözüm sunabileceği düşünülüyor. Yapılan yaşam döngüsü analizleri (bu analizler, bir ürünün üretiminden tüketiciye ulaşana kadar geçen sürede çevreye olan etkilerini ölçer) gösteriyor ki, bitki temelli veya kültürlü et üretimi, sera gazı emisyonlarını yüzde 98 oranında azaltabiliyor. Bu, et üretiminde devrim niteliğinde bir değişiklik demek. Ayrıca tarımsal arazilerin yüzde 96’sı ve su kaynaklarının yüzde 99’u bu yöntemle tasarruf edilebiliyor. Bu veriler, alternatif proteinlerin sadece çevreyi korumakla kalmayıp, aynı zamanda gıda güvenliğini de artırabileceğini ortaya koyuyor. Özellikle su kıtlığı yaşayan ülkelerde, bu tür üretim yöntemleri büyük fark yaratabileceği ihtimali göze çarpıyor. 

Alternatif protein geliştirmek 

Alternatif protein üretimi iki ana kategoriye ayrılıyor: bitki temelli et ve kültürlü et. Bitki temelli et üretiminde, bitkilerden elde edilen proteinler ve gıda bileşenleri, etin tadı ve dokusunu taklit etmek için kullanılıyor. Ancak bugünkü ürünler, tüketici beklentilerini tam olarak karşılayamıyor. Birçok tüketici, bu ürünleri lezzet açısından yetersiz buluyor. Ayrıca bitki temelli etlerin fiyatı, geleneksel ete kıyasla yüzde 70 daha yüksek. Bu da ürünlerin geniş kitleler tarafından benimsenmesini zorlaştırıyor. 

Kültürlü et, laboratuvar ortamında canlı hayvanlara ihtiyaç duymadan üretilen et anlamına geliyor. Bilimsel adıyla doku mühendisliği, hücrelerin çoğaltılması ve olgunlaştırılması sürecini içeriyor. 2013 yılında ilk kez bir kültürlü burger servis edildiğinde maliyeti 330 bin doları bulmuştu. Ancak yıllar içinde bu maliyetler ciddi oranda düşmüş durumda ancak yine de kültürlü et üretimi teknik anlamda büyük zorluklar içeriyor. Özellikle tedarik zinciri halen tam anlamıyla oturmuş değil ve ayrıca, çeşitli yasal düzenlemeler konusunda da netlik sağlanmış değil. 

Bugün kültürlü et, son derece düşük hacimlerde üretiliyor ve henüz büyük ölçekli üretime geçilemediği için maliyetler oldukça yüksek. Kültürlü etin fiyatlarını düşürebilmek için 50 bin litre ve üzeri kapasiteli biyoreaktörler gerekiyor. Biyoreaktörler, hücrelerin büyümesi ve çoğalması için uygun ortamı sağlayan devasa makineler olarak tanımlanıyor. Ancak bu makinelerin büyük ölçekli üretim için optimize edilmesi gerekiyor. 

Asya ülkeleri yarışıyor 

Singapur, Asya’da alternatif protein alanında lider konumda. 2020 yılında, dünya genelinde ilk kez kültürlü etin ticari satışına izin veren ülke oldu. Bu, dünya genelindeki diğer ülkeler için bir dönüm noktası niteliği taşıyor. 2021 yılında ise bir kültürlü et üreticisine ilk işleme lisansı verildi. Aynı zamanda Singapur, Bezos Earth Fund tarafından kurulan 30 milyon dolarlık Bezos Sürdürülebilir Protein Merkezi’ne ev sahipliği yapmaya başladı. Bu merkez, Asya’da sürdürülebilir gıda inovasyonlarını destekleyen ilk merkez olma özelliği taşıyor. 

Singapur’un yanı sıra Japonya, Çin, Güney Kore ve Malezya da bu alanda büyük yatırımlar yapıyor. Japonya Başbakanı Fumio Kishida, kültürlü tarımın sürdürülebilir gıda arzı için önemli olduğunu vurguluyor. Japon hükümeti, bu alandaki şirketlere on milyonlarca dolarlık fon sağlıyor. Güney Kore, kültürlü et üreticileri için düzenlemesiz bölgeler oluşturmuş durumda ve bu şirketlerin hücre bankaları oluşturmasına olanak tanıyor. Hücre bankaları, ileride büyük ölçekli üretim için hücrelerin saklanması ve çoğaltılması amacıyla kurulan tesislere deniyor. 

Malezya ise, alternatif protein üretimini artırmak ve gıda güvenliğini sağlamak için hükümet destekli projeler geliştiriyor. Çin ise, alternatif proteinlere büyük yatırım yapan ülkelerden biri. 2022 yılında Çin, alternatif gıdaların geliştirilmesi için ulusal tarım planlarına bu konuyu dahil etti. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, bilim ve teknolojinin tarım modernizasyonunun “kanatları” olacağını belirtiyor. Çin’de birçok eyalet ve şehir, alternatif protein geliştirme projelerini kamu fonlarıyla destekliyor. 

Çin ayrıca büyük et ithalatçısı konumunda. 2023 yılına kadar 9 milyon ton et ithalatı yaparak dünya çapında en fazla et ithal eden ülke oldu. Bu nedenle, alternatif proteinler Çin’in kendi kendine yetebilmesi ve dışa bağımlılığı azaltması açısından da büyük önem taşıyor. 

Asya’daki bilim insanları, alternatif proteinler konusunda önemli ilerlemeler kaydediyor.  Özellikle Singapur, alternatif protein inovasyonuna gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 24’ü kadar yatırım yaparak bu konuda liderlik ediyor. Ayrıca, Singapur Gıda Hikayesi adlı 230 milyon dolarlık Ar-Ge programı, hücre hatlarının geliştirilmesi ve biyoreaktörlerin optimize edilmesine odaklanıyor. 

Kaynak: Nature