Fanatizm, mantığı devre dışı bırakıyor

Futbol taraftarlarının beyinlerini inceleyen araştırmacılar, taraftarların tuttukları takımın maçlarını izlerken beyinlerinin belirli bölgelerinin harekete geçtiğini buldu.

Fanatizm, mantığı devre dışı bırakıyor

Futbol taraftarlarının beyinlerini inceleyen araştırmacılar, taraftarların tuttukları takımın maçlarını izlerken beyinlerinin belirli bölgelerinin harekete geçtiğini buldu. 

Araştırmacılar, futbol taraftarlarının beyinlerini taradıklarında, galibiyetlerin ödül aktivitesinde patlamaları tetiklediğini, yenilgilerin ise kontrol sinyallerini zayıflattığını buldu. Sonuçlar, sadakatin ve rekabetin mantığın nasıl üstesinden gelebildiğini ve rekabeti duygusal bir fırtınaya dönüştürebildiğini gösteriyor. 

Radiology dergisinde (Kuzey Amerika Radyoloji Topluluğu, RSNA’nın bir dergisi) yayınlanan bulgular, spor tutkusunu yönlendiren aynı beyin mekanizmalarının diğer fanatiklik biçimlerinin de temelinde yatabileceğini düşündürüyor. Çalışma yazarlarına göre, bu duygusal devreler hayatın erken dönemlerinde oluşmaya başlıyor.

Fanatizmin nörobilimi

Futbolun dünya çapındaki takipçi kitlesi, bu sporu sosyal kimlik ve duygusal işlemeyi incelemek açısından ideal bir model haline getiriyor. Taraftarlar, sıradan destekten takımlarıyla yoğun, derinden kişisel bağlılığa kadar uzanan geniş bir yelpazede davranışlar sergiliyor. 

fMRI görüntüsü, futbol taraftarlarının önemli bir galibiyetten kaynaklanan beyin aktivitesini gösteriyor.

Spor tarihinin uzun süredir bir parçası olan rekabetler, şiddetli sadakat ve duygusal aşırılıkları tetikleyebiliyor. Taraftarlar, takımları gol attığında sevinç, yenilgilerde veya hatalı hakem kararlarında ise öfke veya hayal kırıklığı yaşıyor. Özellikle Avrupa ve Güney Amerika’da yaygın olan bu derin aidiyet duygusu, futbol taraftarlığını grup kimliğinin duygu ve davranışı nasıl şekillendirdiğini anlamak için değerli bir vaka çalışması haline getiriyor.

Şili’deki San Sebastián Üniversitesinden biyolog Francisco Zamorano ve ekip arkadaşları, 

tarihsel olarak iki büyük rakip takımı, Club Social y Deportivo Colo-Colo ve Universidad de Chile takımlarını destekleyen 60 sağlıklı erkek futbol taraftarının (20-45 yaş) beynini, fonksiyonel MRI (fMRI) kullanarak analiz etti. fMRI, beyin aktivitesini kan akışındaki değişiklikleri takip ederek ölçen bir yöntem. Katılımcılar ayrıca, taraftarlığın iki yönünü (şiddet eğilimi ve aidiyet duygusu) ölçen 13 maddelik Futbol Taraftarları Fanatiklik Ölçeği’ndeki soruları da cevapladı. 

Beyin taraması sırasında katılımcılar, kendi takımlarının, rakibinin veya tarafsız bir takımın gol görüntülerini izledi. Araştırmacılar daha sonra, bir taraftarın takımı rakibine gol attığında ve rakip takım kendi takımlarına gol attığında beyin tepkilerini karşılaştırdı. Rakip olmayan takımları içeren goller için kontrol koşulları kullanıldı.

Beyin, zafer ve yenilgiye nasıl tepki veriyor? 

Sonuçlar, katılımcının takımı başarılı olduğunda veya başarısız olduğunda beyin aktivitesinin önemli ölçüde değiştiğini gösterdi.

Galibiyetlerin beynin ödül devresinde daha büyük aktiviteyi tetiklediği, yenilgilerin ise bilişsel kontrol ve özdenetim sinyallerini (dorsal anterior singulat korteks/dACC) zayıflattığı saptandı. 

fMRI görüntüsü, futbol taraftarlarının önemli bir yenilgiden kaynaklanan beyin aktivitesini gösteriyor.

Dr. Zamorano, “Rekabet, beynin değerlendirme-kontrol dengesini saniyeler içinde hızla yeniden yapılandırır. Önemli bir zaferle, beyindeki ödül devresi, rakipsiz zaferlere kıyasla güçlenirken, önemli bir yenilgiyle, bilişsel kontrolde önemli bir rol oynayan dACC, kontrol sinyallerinde paradoksal bir baskılanma gösterir.” dedi. 

Paradoksal baskılama, bir düşünceyi, duyguyu veya davranışı engelleme çabasının, onu azaltmak yerine yoğunlaştırarak tam tersi bir etki yaratması halinde ortaya çıkar.

Çalışmaya göre bulgular, rekabetin grup içi bağları güçlendirdiğini ve sosyal kimliği pekiştirdiğini düşündürüyor. Söz konusu etkiler en çok en sadık taraftarlar arasında belirginleşiyor; bu taraftarlarda özdenetim sistemleri geçici süreyle devre dışı kalıyor ve bu da bazı taraftarların yüksek riskli anlarda neden dürtüsel tepkiler verebileceğini açıklıyor.

Çalışma sonuçları, sadakatin ve rekabetin mantığın nasıl üstesinden gelebildiğine ve rekabeti duygusal bir fırtınaya dönüştürebildiğine işaret ediyor. 

Araştırmacılar, aynı beyin devrelerinin siyasi veya sosyal fanatizmde de etkili olabileceğini belirtiyor. Bu yüzden, ilgili nöral tepkiler, stadyumdaki tutkudan toplumsal kutuplaşmaya kadar uzanan davranışları açıklayabilir. 

Çalışma, 6 Ocak 2021’deki ABD Kongre Baskını gibi olaylarda da benzer beyin mekanizmalarının işlediğine dikkat çekiyor. Kişide bu duygusal devrelerin temeli, erken çocukluk dönemindeki deneyimlerle atılıyor. Araştırmacılara göre, sağlıklı bir çocukluk dönemi, fanatizmin zararlı etkilerine karşı en güçlü önlem olarak görülüyor. Ebeveynlik kalitesi, stres maruziyeti ve sosyal öğrenme, daha sonra bireyleri fanatik çağrılara karşı savunmasız hale getiren değerleme-kontrol dengesini biçimlendiriyor.

Kaynak: Science Daily