Edebiyatın geldiği son nokta şaka mı?

Özel haber: Sosyal medya, edebiyatın üslubunu sadeleştirirken, kısa ve hızlı tüketilen metinleri öne çıkarıyor. Yazar Murat Erenler ile bu değişimin dilin zenginliğini nasıl etkilediğini ve Beta kuşağının edebiyat alışkanlıklarını konuştuk.

Sosyal medya, günümüz iletişim biçimlerini ve dil kullanımını derinden etkileyerek edebi eserlerin üslubu ve yazım tarzı üzerinde belirgin değişimlere yol açıyor. Özellikle Z kuşağına yönelik eserlerde, bu neslin ilgisini çekmek amacıyla sosyal medya diline özgü unsurlar kullanılıyor.

Sosyal medya dili; kısaltmalar, emojiler ve argo ifadelerle şekillenerek günümüz iletişiminde belirleyici bir rol üstleniyor. Bu dilin yaygınlaşması, edebi eserlerde de daha sade ve anlaşılır bir üslubun benimsenmesine yol açarak edebiyatın daha geniş kitlelere ulaşmasını ve erişilebilirliğinin artmasını sağlıyor. Ancak, bu durum beraberinde dilin zenginliğinin ve derinliğinin azalması riskini de getiriyor.

Örneğin, “Internet muestra que la riqueza lingüística es cada vez menor” (İnternet, dilsel zenginliğin giderek azaldığını gösteriyor) başlıklı araştırma, internet üzerindeki dil kullanımının giderek daha basitleştiğini ve bunun kamusal tartışmaların niteliğini olumsuz yönde etkileyebileceğini ortaya koyuyor. Bu bağlamda, edebiyat ve dil arasındaki dengeyi koruyarak hem erişilebilir hem de derinlikli bir anlatım biçimi geliştirmek önemli hale geliyor.

Minimalist yazım tarzı yükselişte

Sosyal medyanın kısa ve öz iletişim biçimleri, edebiyatta da daha kısa hikayeler ve minimalist yazım tarzlarına olan ilgiyi artırıyor. Bu eğilim, okuyucuların hızlı tüketim alışkanlıklarına uyum sağlama çabasının bir yansıması. Özellikle Z kuşağı, uzun metinler yerine kısa ve vurucu anlatımları tercih ediyor. Bu durum, yeni edebi türlerin ve anlatım tekniklerinin gelişmesine zemin hazırlıyor.

Murat Erenler

Yazar Murat Erenler, bu noktada Z kuşağının minimalist eserlere olan ilgisinin yalnızca sosyal medya etkisiyle açıklanamayacağını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulunuyor: “Z kuşağı, bir roman okumaktansa küçürek bir hikayeyi tercih ediyor. Ancak bunun tek sebebi sosyal medya değil; kuşağın karakteristik nitelikleri de bunda etkili. Kısa, vurucu ve anında tüketilebilir içerikler öne çıkıyor.”

Küçürek hikaye; 750 kelimeden az olan hikayelere deniyor. Bu durum, yeni edebi türlerin ve anlatım tekniklerinin gelişmesine zemin hazırlarken, Fran Lebowitz gibi yazarların başlattığı kısa ve mizahi anlatım tarzlarının daha fazla ilgi görmesine yol açıyor.

Yazar Murat Erenler, Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı lisans mezunu olup, aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden yüksek lisansını tamamladı. Yüksek lisans tezini, Ara Nesil Dönemi üzerine yaparak “Ara Nesil Periyodiklerinden Berk Üzerine Bir İnceleme” başlıklı bir çalışma ortaya koydu. Edebiyat dünyasına 2009 yılında yayımlanan “Ben Kendimi Kaybetmişim Sen Beni Arıyorsun” adlı şiir kitabı ile adım attı.

Yeni nesillerde klasik eserleri anlama zorluğu

Sosyal medya dilinin yaygınlaşması, genç nesillerin dil becerilerini ve kelime dağarcığını etkileyebiliyor. Bu durum, klasik edebiyat eserlerinin anlaşılmasını zorlaştırabilir. Özellikle dilin sadeleşmesi ve kelime çeşitliliğinin azalması, karmaşık metinlerin okunmasını ve anlaşılmasını güçleştiriyor.

Murat Erenler, bu değişimi Emrah Serbes’in eserlerinden bir örnekle açıklayarak, şu ifadeleri kullanıyor: “Günümüz yazarlarından Emrah Serbes, anlatılarında ‘ağabey’ kelimesini ‘ağbi’ şeklinde kullanmıştı ve bu okuyucu tarafından çok beğenilmişti. Oysa bu bir yazım yanlışı ve dilimiz için olumsuz bir durum. Gelecekte bu tür örneklerin daha da artacağını düşünüyorum. Dil böyle değiştikçe, klasik eserlerin ilgisiz kalması kaçınılmaz olacak.”

Beta kuşağı ve edebiyatın geleceği

Yapay zeka çağında doğan Beta kuşağı, dijital teknolojilerle iç içe büyüyor. Bu neslin edebiyatla ilişkisi, dijital platformlar ve interaktif içerikler üzerinden şekilleniyor. Basılı kitaplardan çok dijital içeriklere yönelen bu nesil, metinleri satır satır okumaktan çok, görseller ve sesli anlatımlarla desteklenen interaktif içerikleri tercih ediyor.

Murat Erenler, edebiyatın bu dönüşüm sürecini değerlendirerek, “Edebiyat da dil ve kültür gibi canlı bir organizma. Geleneksel kuralların yerini yeni anlatım biçimleri alıyor. Z kuşağı, edebiyatta bir gedik açtı, Beta kuşağı ise bu gediği daha da büyütecek” diyerek, gelecekte edebiyatın tamamen farklı bir biçime evrilebileceğini vurguluyor.

Bu değişim, edebiyatın geleceğini yeniden şekillendirebilir. Geleneksel roman ve hikâye formatlarının yerini, yapay zeka destekli dinamik anlatılar, kişiselleştirilmiş edebi deneyimler ve dijital platformlara uygun kısa metinler alabilir. Ayrıca, artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) gibi teknolojiler, edebi eserleri yalnızca okunabilir olmaktan çıkarıp, doğrudan deneyimlenebilir bir hale getirebilir.

Beta kuşağının büyüdükçe nasıl bir edebiyat talep edeceği belirsiz olsa da, teknoloji odaklı, hızlı ve görsel destekli içeriklerin ön planda olacağı şimdiden öngörülebiliyor. Geleneksel edebi formlar yerini dijital hikaye anlatımına bırakabilir. Edebiyatın geleceği, teknolojinin sunduğu imkanlarla yeniden tanımlanabilir ve yeni ifade biçimleri ortaya çıkabilir.

Kaynak: ElPais