Bir güvenlik meselesi olarak yapay zeka

Yapay zekanın hızla gelişmesi, devletler için sadece ekonomik bir atılım değil, stratejik, toplumsal ve güvenlik odaklı bir meydan okumaya dönüşüyor.

Yapay zeka teknolojileri artık sadece verimliliği artıran bir araç olmaktan çıkıyor. Karar alma süreçlerinden istihbarata, diplomatik ilişkilerden toplumsal yapıya kadar pek çok alanı yeniden şekillendiriyor. 

Milli İstihbarat Akademisi tarafından yayımlanan “Yapay Zeka, Toplum ve Güvenlik: Durum Analizi ve Türkiye’nin Stratejik Yol Haritası” adlı kapsamlı analizde, yapay zekanın güvenlik ve strateji açısından doğurduğu fırsatlar ve tehditler çok yönlü bir şekilde değerlendiriliyor.

Çalışmada öncelikle yapay zekanın teknolojik gelişim süreci ve küresel aktörler arasındaki rekabetin mevcut durumu ele alınıyor. ABD ve Çin gibi ülkelerin büyük teknoloji şirketleriyle birlikte oluşturduğu güç bloklarının yalnızca pazar payı değil aynı zamanda norm belirleme yarışına da girdiği vurgulanıyor. Bu durum, teknolojik bağımlılığın ötesinde bir dijital sömürgecilik riskini de gündeme getiriyor. 

Analize göre, yapay zekanın güvenlik alanındaki etkileri dört ana başlıkta toplanıyor: veri egemenliği, algoritmik yönetişim, karar destek sistemleri ve askeri kullanım. Özellikle yapay zeka destekli silah sistemleri ve karar süreçleri, hem operasyonel etkinliği artırıyor hem de etik ikilemleri beraberinde getiriyor. Yanıltıcı veri setleri, algoritmik önyargılar ve sistem güvenliği gibi meseleler bu teknolojilerin sorumlu ve güvenli kullanımını zorlaştırıyor. 

Raporda Türkiye için çizilen yol haritası kısa, orta ve uzun vadeli hedefler etrafında yapılandırılmış. Kısa vadede yerli veri setlerinin oluşturulması ve kritik altyapılarda yapay zekaya geçiş öngörülürken, orta vadede algoritmik şeffaflık, etik ilke geliştirme ve uluslararası iş birlikleri öneriliyor. Uzun vadede ise Türkiye’nin küresel norm belirleyici aktörlerden biri olması hedefleniyor.

Toplumsal boyutta da önemli uyarılar var. Eğitimden sosyal medyaya, iş gücünden kamu yönetimine kadar pek çok alanda yapay zeka, yalnızca fırsatlar sunmuyor, aynı zamanda eşitsizlikleri derinleştirme, kutuplaşmayı artırma ve karar alma süreçlerini otomatize ederek demokratik katılımı zayıflatma potansiyeline sahip. Bu nedenle teknolojik okuryazarlığın artırılması ve etik farkındalık çalışmalarının yaygınlaştırılması gerekiyor.

Analiz, Türkiye’nin YZ çağında sadece bir kullanıcı değil, yönlendirici bir aktör olabilmesi için kapsamlı, çok katmanlı ve milli bir strateji geliştirmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Teknolojik gelişmelerin güvenlik ve toplumsal yapı üzerindeki etkilerini gözeten bütüncül bir yaklaşım, önümüzdeki dönemin en kritik politikalarından biri olabilir.

Kaynak: Milli İstihbarat Akademisi