Beyin göçü: Kayıp mı kazanç mı?

Yapılan bir araştırmaya göre beyin göçü, göç veren ülkeye zarar vermiyor aksine ülkedeki, ekonomik kalkınma, sermaye ve inovasyonun gelişimini destekliyor.

California Üniversitesi Küresel Politika ve Strateji Enstitüsünde yapılan yeni bir araştırma “beyin göçü”ne dair yerleşik görüşleri sorguluyor. Nitelikli iş gücünün gelişmekte olan ülkelerden ayrılması bu ülkelerin ekonomilerine zarar vermiyor olabilir.

Science dergisinde yayımlanan makale, gelişmekte olan ülkelerden yüksek vasıflı bireylerin göç etmesinin, aslında bu ülkelerde ekonomik kalkınmayı, beşeri sermayeyi ve inovasyonu artırabileceğini öne sürüyor.

ABD’de çalışma vizelerine yönelik kısıtlamalar, öğrenci vizelerindeki sorunlar ve geri dönüş göçünü zorlaştıran engeller gibi kapsamlı göçmenlik politikası değişiklikleri yaşanırken, yeni araştırma bu değişikliklerin yalnızca Amerikan iş gücü piyasasında değil, dünya genelindeki ekonomilerde de büyük yankı uyandıracağını vurguluyor.

Araştırmanın ortak yazarı ve UC San Diego Küresel Politika ve Strateji Okulu’nda doçent olan Gaurav Khanna şunları söylüyor:

“Ülkeler ABD iş gücü piyasasına erişim sağladığında, küresel refah da artıyor. ABD de, ister teknoloji alanında yenilik yapanlar, ister nitelikli hemşireler olsun, dünyanın en yetenekli insanlarını kendine çekmeye devam ettiği sürece bundan kazançlı çıkar. Ancak bu kapıyı kapatırsak, hem kendi kazançlarımızı hem de küresel ilerlemeyi riske atarız.”

Göç, sınırlar ötesinde ortak refah yaratıyor

Araştırma, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelere göç etme imkanının, düşük gelirli ülkelerdeki bireyleri eğitim ve mesleki gelişime yatırım yapmaya teşvik ettiğine dair güçlü kanıtlar sunuyor. Bu durum, hem göç veren hem de göç alan ülkelerde uzun vadede olumlu etkiler yaratarak kalkınmayı destekliyor.

Araştırmacılar ayrıca, yüksek vasıflı göçmenlerin sınır ötesi mesleki bağlarını sürdürdüklerini ve bu sayede ticaretin, yatırımların ve inovasyonun gelişmesine katkıda bulunduklarını ortaya koydu. Örneğin, ABD’den ülkelerine dönen göçmenler, yerel firmaların uluslararası tedarik zincirlerine ve araştırma ortaklıklarına erişimini kolaylaştırabiliyor.

Araştırmanın yazarlarından Gaurav Khanna bu durumu şöyle açıklıyor:

“Pek çok ticaret, insan ağları üzerinden işler. ABD’de çalışmış ve sonra ülkenize dönmüşseniz, oradaki insanları, iş yapma standartlarını ve piyasaları tanırsınız. Bu bilgi ve bağlantılar sayesinde iş ilişkileri kurabilir, köprüler inşa edebilirsiniz. Bu da kalıcı bir değer yaratır.”

Küresel zincirleme etki

Araştırma, göç imkanlarının genişletilmesinin küresel olarak olumlu bir zincirleme etkiye sahip olduğunu söylüyor. Örneğin, ABD’nin Filipinli hemşirelere yönelik ihtiyacı sonucu Filipinler’deki hemşirelik okullarına başvurular hızla arttı. Yurtdışına giden her bir hemşireye karşılık ülkede dokuz yeni hemşire yetişti. Benzer bir durum Hindistan’da da gözlendi: H-1B vizelerine erişimin artması, Hindistanlı göçmenlerin ABD’deki kazançlarını %10 oranında yükseltirken, Hindistan’daki bilişim sektöründe istihdamı %5,8 oranında artırdı.

Yale, Cornell, Dünya Bankası ve diğer kurumlardan araştırmacılarla birlikte çalışan Gaurav Khanna, ABD’deki göç politikalarında yapılan son değişikliklerin hem Amerikan inovasyonunu hem de küresel ilerlemeyi sekteye uğratabileceği uyarısında bulunuyor.

“ABD maaşları çok cazip. Bu durum, pek çok insanı ülkelerinden ayrılmasalar bile beceri kazanmaya teşvik ediyor. Kimileri daha sonra memleketine dönüp yerel ekonomiye katkı sağlıyor; kimileri de kazançlarının bir kısmını ülkesine göndererek çocukların eğitimi ya da iş kurma gibi alanlarda kalkınmayı destekliyor” diyen Khanna “ Tüm bunlar kalkınmanın bir parçası. ABD için ise küresel yeteneklere açık kalmak, hem kendi ekonomisini hem de dünya ekonomisini güçlendirmenin yollarından biri” ifadelerini kullanıyor.

Kaynak: Phys.org