Çok uzun yıllar boyunca bilim adamları ve araştırmacılar için bir cazibe merkezi olan ABD Trump’ın politikaları nedeniyle bilimsel üstünlük avantajını kaybediyor. Avrupa ise krizi fırsata çevirerek bilim insanlarını çekmeye çalışıyor.
Çok uzun yıllar boyunca bilim adamları ve araştırmacılar için bir cazibe merkezi olan ABD Trump’ın politikaları nedeniyle bilimsel üstünlük avantajını kaybediyor. Avrupa ise krizi fırsata çevirerek bilim insanlarını çekmeye çalışıyor.
ABD, uzun yıllar boyunca dünyanın en parlak bilim insanlarını cezbeden bir merkez konumundayken, son dönemde bu cazibesini yitiriyor.
Bugün Amerika’dan Avrupa’ya doğru yaşanan bilimsel göç dalgası, tarihsel olarak tersine dönen bir tablo ortaya çıkarıyor.
1930’lu yıllarda Nazi Almanyası’nda John von Neumann ve Albert Einstein gibi isimler, Almanya’dan kaçarak ABD’ye yerleşen büyük bir bilim insanı dalgasının en çarpıcı temsilcileri olmuştu. Sadece sığınmakla kalmayan bu bilim insanları, aynı zamanda Amerika’da çığır açıcı yeni araştırma alanlarının doğmasına da öncülük etmişti.
Şimdi ise ABD İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana temelini kurduğu bilimsel hegemonyayı kaybediyor.
Ülke, siyasal baskıların, fon kesintilerinin ve göçmen bilim insanlarına karşı düşmanca politikaların gölgesinde, bir zamanlar kendisine göç eden bilimsel yetenekleri Avrupa’ya kaptırma riskiyle karşı karşıya.
Trump bilim dünyasına ne yaptı?
Özellikle Donald Trump döneminde uygulanan politikalar, birçok araştırmacının Amerika’dan uzaklaşmasına neden oldu. Araştırma fonlarındaki kesintiler, akademik özgürlüklerin daraltılması ve göçmen bilim insanlarına yönelik kısıtlamalar, Amerika’nın bilimsel üstünlüğünü tehdit ederken; Avrupa bu durumu stratejik bir avantaja dönüştürüyor.
Donald Trump’ın başkanlığının ikinci döneminde uygulamaya koyduğu politikalar, yalnızca iç politikada değil, Amerikan bilim dünyasında da ciddi bir sarsıntıya yol açtı. ABD’nin uzun süredir sahip olduğu bilimsel liderlik, Trump’ın akademi karşıtı söylemleri, araştırma fonlarında yaptığı sert kesintiler ve göçmen bilim insanlarına yönelik baskıcı uygulamaları nedeniyle derin bir krize sürüklendi. Bilim insanlarının önemli bir kısmı Amerika’dan ayrılmayı düşünüyor. Bu eğilimin yapısal bir bilimsel göç dalgasına dönüşebileceği belirtiliyor.
Özellikle federal araştırma bütçelerinde yapılan radikal kesintiler, bu krizin temel sebepleri arasında gösteriliyor. Trump yönetimi, halk sağlığı, çevre, iklim değişikliği ve sosyal adalet gibi alanlardaki araştırmalara ayrılan fonları ciddi oranda kıstı.
New York Times’da yer alan göre örneğin, Columbia Üniversitesi’nin antisemitizmle mücadelede başarısız olduğu gerekçesiyle 400 milyon dolarlık federal fonu kesildi ve yaklaşık 180 araştırmacının sözleşmeleri iptal edildi. Colombia Üniversitesi sık sık Gazze protestolarıyla gündeme gelmişti…
Harvard gibi diğer prestijli kurumlar da benzer baskılarla karşı karşıya kaldı. Bu uygulamalar yalnızca bütçesel değil; akademik özerkliğe doğrudan bir müdahale olarak değerlendiriliyor.
Siyası baskı
Trump yönetimi döneminde, ABD’deki üniversiteler ve araştırma kurumları artan siyasi baskıyla karşı karşıya kaldı.
Trump ve destekçileri, ABD üniversitelerini muhafazakâr değerler yerine ilerici ideolojiyi teşvik etmekle suçluyor. Ayrıca, bu kurumların muhafazakâr ve Yahudi öğrencilerin sivil haklarını korumakta başarısız olduğunu öne sürüyor.
14 Nisan’da, Harvard Üniversitesi Trump yönetiminin sunduğu bir dizi talebi reddetti. Bu kararın ardından sadece birkaç saat içinde ABD Eğitim Bakanlığı, Ivy League üyesi olan bu kuruma sağlanan yaklaşık 2,3 milyar dolarlık federal fonu dondurdu.
Geçtiğimiz hafta ise Trump, Harvard’ın vergi muafiyetini kaldırma tehdidini yineledi. Bu hamle uygulanırsa, üniversite milyarlarca dolar kaybedebilir. Harvard, bu adımı “akademik karar alma süreçleri üzerinde baskı kurma girişimi” olarak tanımladı ve Massachusetts, Cambridge’deki kurum, federal yönetime karşı dava açtı.
Bilim insanlarının yüzde 75’i göç etme eğiliminde
Bilimsel topluluk içindeki huzursuzluk, yalnızca fonların azalmasıyla sınırlı değil. Trump’ın bilimsellik karşıtı söylemleri, bilim insanlarını siyasi görüşlerine göre ayrıması ve ideolojilere göre yapılan sınırlandırmalar bilim insanlarının özgür düşünce ortamında çalışmalarını sürdürebilmesini imkânsız hale getiriyor. Federal araştırma kurumlarında görev yapan birçok bilim insanı, iklim değişikliği başta olmak üzere politik olarak “uygun görülmeyen” alanlarda çalıştıkları için görevlerinden uzaklaştırıldı. Bu baskılar sonucunda Amerikan Jeofizik Birliği ve Amerikan Meteoroloji Derneği gibi kurumlar, hükümetin yayınlamayı reddettiği bilimsel çalışmaları yayımlamak için alternatif platformlar kurma kararı aldı.
Bütün bu gelişmeler ışığında, ABD’deki bilim insanlarının büyük bir bölümü artık kariyerlerine Avrupa ülkelerinde devam etmeyi planlıyor. Eos.org’un 2025 tarihli anketine göre, bilim insanlarının %75’inden fazlası önümüzdeki iki yıl içerisinde ABD dışına taşınmayı ciddi biçimde değerlendiriyor. Göç eğilimleri özellikle genç araştırmacılar arasında daha yaygın. Araştırmacılar genel olarak Almanya, Fransa, Hollanda ve Kanada gibi ülkelere yöneliyor.
Avrupa krizi fırsata çeviriyor
Bu krizi fırsata çevirmeye çalışan ülkelerin başında ise Avrupa Birliği geliyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Choose Europe for Science” kampanyası kapsamında bilimsel özgürlüğün yasal güvence altına alınacağını ve 2025-2027 döneminde Avrupa Araştırma Konseyi’ne 500 milyon avroluk kaynak aktarılacağını duyurdu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise, ABD’den ayrılmak isteyen bilim insanlarını Fransa’ya davet ederek 100 milyon avroluk ek fon tahsis etti. Almanya ve Hollanda da benzer adımlar atarak yeni araştırma merkezleri kurma hazırlıklarını sürdürüyor.
İngiltere de benzer bir girişim hazırlıyor. Yaklaşık 50 milyon sterlin (66 milyon dolar) devlet fonu ile desteklenen program, araştırma hibelerini desteklemek ve çoğunlukla ABD’den olmak üzere seçkin bilim insanlarının göç masraflarını karşılamak üzere tasarlanıyor.
Al Jazeera’nın analizine göre, birçok ABD’li araştırmacı Avrupa’yı yalnızca kariyerleri için değil, akademik ifade özgürlüğünü koruyabilecekleri bir “sığınak” olarak görüyor. “Scientific asylum” (bilimsel sığınma) kavramıyla betimlenen bu yönelimin merkezinde, Avrupa’nın sunduğu kurumsal özgürlük, araştırma güvencesi ve siyasi baskılardan arınmış bir akademik ortam yer alıyor. Haberde görüşlerine yer verilen bazı bilim insanları, Trump yönetiminde iklim kriziyle ilgili çalışmalarının sansürlendiğini, kamuya açıklanmasının engellendiğini ve bu durumun yalnızca mesleklerini değil, kamu yararını da tehdit ettiğini belirtiyor.
Al Jazeera, doğrudan ABD’den ayrılan ya da ayrılmayı planlayan araştırmacılarla yaptığı röportajlarda, bilim insanlarının Trump yönetiminin “bilime düşman” tutumunu birebir deneyimlediklerini aktarıyor. Örneğin, bir araştırmacı “artık yalnızca laboratuvarda değil, fikirlerimiz için de savaşmak zorunda kalıyoruz” sözleriyle akademik iklimin politikleştiğini vurguluyor.
Vize kısıtlamaları
Trump’ın göç politikaları da bilimsel yetenek kaybını hızlandıran bir diğer unsur. H-1B ve J-1 gibi akademik vize kategorilerine getirilen kısıtlamalar, özellikle Asya ve Orta Doğu kökenli bilim insanlarının ABD’de çalışma ve yaşama imkanlarını zorlaştırıyor. Birçok araştırmacı, vizelerinin iptal edilmesi ya da sınır dışı edilme tehdidi nedeniyle ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Bu durum, Amerikan üniversitelerinin uluslararası kimliğini zedeleyerek, küresel akademik iş birliklerini ciddi biçimde zayıflatıyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında, Amerika’nın yüzyıllar boyunca inşa ettiği bilimsel hegemonyanın temelinden sarsıldığı görülüyor. Avrupa’nın stratejik ve özgürlük temelli bilim politikaları sayesinde ABD’den kaçan yetenekleri çekmeyi başarması, bilimsel güç dengelerinde bir kaymaya işaret ediyor.
Kaynak: New York Times, The Economist, Nature, Eos, CBS News, Anadolu Ajansı, Al Jazeera