Bebeklerin DNA’sı hastalık risklerini önceden gösterebilir mi? 

Yeni bir araştırma, doğumda alınan göbek kordonu kanındaki DNA izlerinin, çocukların ileride diyabet, karaciğer hastalığı ve yüksek tansiyon gibi sağlık sorunları yaşama riskini önceden gösterebileceğini ortaya koydu.

Bilim insanlarına göre, doğumda alınan göbek kordonu kanı bebeklerin gelecekte karşılaşabileceği bazı sağlık sorunlarına dair önemli ipuçları taşıyabilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan yeni bir araştırma, bu kan örneklerinde yer alan DNA izlerinin, çocukların ilerleyen yıllarda diyabet, felç ve karaciğer hastalığı gibi ciddi sağlık problemleri yaşama riskini önceden gösterebileceğini ortaya koyuyor.

Araştırmacı Dr. Ashley Jowell (Duke Health)

Araştırma, sindirim sistemi hastalıkları üzerine dünyanın en büyük kongrelerinden biri olan Digestive Disease Week 2025’te sunulacak. Çalışmanın baş araştırmacısı, Duke Üniversitesi Sağlık Sistemi’nde iç hastalıkları uzmanlık eğitimi alan Dr. Ashley Jowell, “Çocuklarda metabolik hastalıkların çok daha erken yaşlarda görülmeye başladığını gözlemliyoruz. Eğer bu riskleri doğumda saptayabilirsek, ileride gelişebilecek hastalıkları önleme şansımız olabilir,” ifadelerini kullandı.

DNA’daki kimyasal etiketler ipucu veriyor

Araştırma ekibi, Kuzey Karolina’da yürütülen uzun süreli bir doğum araştırmasında yer alan 38 çocuğun göbek kordonu kanındaki DNA’yı inceledi. Burada “metil grubu” adı verilen kimyasal işaretlerin bebeklerin DNA’sı üzerindeki etkilerine odaklandılar. Bu kimyasal etiketler, genlerin aktif olup olmayacağını belirliyor. Genlerin çalışıp çalışmadığı ise kişinin ileriki yaşantısında sağlığı üzerinde büyük rol oynayabiliyor.

Bu incelemeler sırasında, özellikle “imprint kontrol bölgeleri” olarak adlandırılan, DNA’nın önemli bölümlerine odaklanıldı. Bu bölgelerdeki değişiklikler, bebek henüz anne karnındayken oluşuyor ve kişinin çocukluk hatta yetişkinlik dönemine kadar etkili olabiliyor.

Bilim insanları, DNA üzerindeki bu değişiklikleri çocukların 7 ile 12 yaş arasındaki sağlık durumlarıyla karşılaştırdı. Ölçülen veriler arasında vücut kitle indeksi (BMI), karaciğer yağlanması, karaciğerdeki hasarı gösteren ALT enzimi düzeyi, kan trigliserit oranı, tansiyon ve bel-kalça oranı yer aldı.

Elde edilen sonuçlar, bazı DNA bölgelerindeki değişikliklerin bu sağlık göstergeleriyle bağlantılı olduğunu gösterdi. Örneğin, TNS3 adı verilen bir genin değişiklikleri, çocuklarda karaciğer yağlanması, ALT seviyesi ve bel-kalça oranıyla ilişkiliydi. GNAS ve CSMD1 gibi diğer genlerdeki değişiklikler ise kan basıncı ve karaciğer sağlığıyla bağlantı gösterdi.

Gebelikteki çevresel faktörler etkili olabilir

Araştırmanın ortak yazarlarından biri olan Dr. Cynthia Moylan, “Bu epigenetik sinyaller bebek daha anne karnındayken oluşuyor. Anne beslenmesi ya da gebelik sırasındaki sağlık durumu gibi çevresel faktörler, bu DNA değişikliklerini etkileyebilir,” dedi.

Bilim insanları, araştırmanın henüz küçük bir grup üzerinde yapıldığını, ancak bulguların umut verici olduğunu belirtiyor. Daha büyük çaplı bir takip çalışması ise ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından finanse edilerek şu anda yürütülüyor.

Uzmanlar, bu DNA değişikliklerinin kesin olarak hastalığa neden olduğunu söylemiyor. Ancak bu genetik izlerin, hastalık riskinin erken dönemde saptanması açısından önemli bir ipucu olabileceğine dikkat çekiyor.

Dr. Jowell, “Bu genetik işaretlere sahip olarak doğmak, mutlaka hasta olacağınız anlamına gelmiyor. Ama riskinizi bilmek, daha sağlıklı bir yaşam için erkenden adım atmanızı sağlayabilir,” diyerek erken teşhisin önemine dikkat çekiyor.Kaynak: Eurekalert