Arizona State Üniversitesi’nden araştırmacılar meslek grupları arasındaki intihar oranlarının farklılık sebeplerini araştırdı.
Arizona State Üniversitesi’nden araştırmacılar meslek grupları arasındaki intihar oranlarının farklılık sebeplerini araştırdı.
2016-2023 yılları arasında elde edilen verilere göre, Arizona’da eğitim sektöründe çalışanlar arasında intihar oranı 100 bin kişide 7,3 olarak kaydedildi. Bu oran, eyaletteki diğer meslek gruplarının üçte biri seviyesinde olup en düşük oranlardan biri olarak öne çıkıyor.
Ancak genel tablo, tüm toplumsal kesimlerin eşit şekilde etkilenmediğini gösteriyor. Özellikle bazı demografik gruplar arasında intihar oranlarının ciddi oranda daha yüksek olduğu dikkat çekiyor. Örneğin, askeri gaziler, erkekler, ileri yaştaki yetişkinler ve Amerikan yerlileri ile Alaska yerlileri, sivil nüfusa kıyasla daha yüksek oranda intihar ediyor.
2022 yılı verilerine göre, erkeklerde intihar oranı 100 bin kişide 23’e ulaşırken, kadınlarda bu oran 5,9’da kaldı. Bu fark, cinsiyet temelli risklerin halen ne kadar belirgin olduğunu ortaya koyuyor. İntihar oranları, özellikle çalışma çağındaki bireyler arasında da artış göstermekte. Son 20 yılda bu grupta intihar oranları yüzde 33 oranında yükselerek, 2021 itibarıyla erkeklerde 100 bin kişide 32, kadınlarda ise 8’e çıktı.
Bazı meslek gruplarında ise intihar riski diğerlerine göre çok daha yüksek. Bu durumun nedenleri oldukça karmaşık ve çok katmanlı. Örneğin, inşaat sektöründe çalışan bireyler, ruh sağlığı desteği alırken toplumsal damgalamayla daha fazla karşılaşabiliyor. Öte yandan, kolluk kuvvetlerinde görev yapanlar gibi travmatik olaylara sıkça maruz kalan mesleklerde çalışan kişiler de bu riskle daha yoğun biçimde karşı karşıya kalabiliyor.
En düşük intihar oranı öğretmenlerde
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ne göre, ülke genelinde 2021’de 100 bin erkek eğitimciden yaklaşık 11’i intihar ederek öldü, kadınlarda ise bu rakam 50 bin. Buna karşılık, sanat, tasarım, eğlence, spor ve medyada alanlarında çalışan erkek işçiler için oran 100 bin kişide 44,5 intihar, inşaat ve madencilikte çalışan erkek işçiler için ise 65,6 kişiydi.
Arizona eyaletindeki veriler de aynı örüntüyü izliyor. 2016’dan 2023’e kadar, çoğunluğu ilkokul ve ortaokul öğretmenleri olmak üzere toplam 117 eğitimci intihar ederek öldü. Bu, 100 bin eğitimci başına 7,3 intihar oranına denk geliyor; bu oran, Arizona’daki tüm çalışanlar için belirlenen oranın üçte biri ve eyaletteki tüm meslekler arasında en düşük oran.
Peki, neden öğretmenler ve kütüphanecilerde intihar oranı bu kadar düşük?
Araştırmacılara göre, bu durumun birkaç nedeni var. Öncelikle, eğitim sektöründe çalışanların büyük çoğunluğu kadınlardan ve evli bireylerden oluşuyor. Bu iki grup, genel olarak daha düşük intihar riski taşıyan demografik özelliklere sahip. Ayrıca, eğitimcilerin çoğunlukla yüksek öğrenim görmüş bireyler olmaları, sosyoekonomik statülerinin daha yüksek olmasına katkı sağlıyor ve bu durum ruh sağlığı açısından koruyucu bir etki yaratıyor.
Bir diğer önemli etken ise iş yerindeki sosyal ilişkiler. Eğitimciler, öğrenciler, meslektaşlar ve yöneticilerle güçlü sosyal bağlar kurabilme potansiyeline sahip. Araştırmacılar, bu sosyal ilişkilerin iş stresini azaltmada ve genel ruh sağlığını iyileştirmede etkili olabileceğini belirtiyor. Ayrıca, okullarda silah veya ilaç gibi ölümcül araçlara erişimin nispeten daha sınırlı olması da intihar oranlarını düşüren faktörler arasında yer alıyor.
Araştırma, intihar oranlarının yüksek olduğu meslek gruplarının da incelenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Özellikle inşaat sektörü, sanatçılar, medya çalışanları ve petrol-gaz sektörü gibi alanlarda çalışanların intihar oranlarının daha yüksek olduğuna vurgu yapılıyor. Bu alanlarda çalışanların iş güvenliği, düşük özerklik, yoğun iş baskısı gibi faktörlere daha fazla maruz kalması, intihar riskini artıran unsurlar olarak sıralanıyor.
Araştırmacılar, diğer meslek gruplarının da eğitim sektöründeki koruyucu faktörlerden ilham alarak iş yerinde sosyal destek ağlarını güçlendirmeleri, çalışanların ruh sağlığını önemseyen politikalar geliştirmeleri ve olumlu bir iş kültürü oluşturmaları gerektiğini vurguluyor.
Kaynak: The Conversation