Avrupa hızlı modayı vergilerle ‘yavaşlatıyor’

Avrupa vergi ve yasal düzenlemelerle hızlı modaya “ağır bedel” ödetmeye çalışıyor. Çevresel zararı fazla ve sürdürülemez ürünlere vergiler artıyor. Tamirlerde indirilen KDV yeniden kullanımı teşvik ediyor.

Hızlı moda endüstrisi çok fazla, çok hızlı ve çok ucuza üretim yapıyor; ancak bu süreci yavaşlatmanın yolları da var. Son yıllarda AB ve Avrupa ülkeleri, bu durumu frenlemeye yönelik vergiler ve yasal düzenlemeler önermeye ve uygulamaya başladı.

2021 yılına kadar, Shein ve Temu gibi platformlardan gelen ve 22 avronun altındaki milyonlarca paket, Avrupa’ya KDV ödemeden girebiliyordu. Bu durum, yerel işletmelere karşı haksız bir avantaj sağlıyordu. (Çin merkezli Shein ve Temu ucuzluklarıyla bilinen, ürün odaklı iki hızlı moda markası.) Ancak 2021’den itibaren AB dışından gelen tüm ithalatlar KDV’ye tabi hale getirildi.

Avrupa Komisyonu bu konuda daha da ileri gitmek istiyor. Her AB sevkiyatı için 2 avroluk bir işlem ücreti öneriyor ve mevcut 150 avro altı gümrük vergisi muafiyetini kaldırmayı planlıyor. Bu adım ile küçük siparişler bile gümrük vergisi ödemek zorunda kalacak.

Brüksel “Yeşil aklama” için kanıt isteyecek

Ayrıca Brüksel, yeşil aklama (greenwashing: bir şirketin, markanın veya kurumun kendisini çevre dostuymuş gibi göstermesi) ile mücadele etmek için (AB) 2024/825 sayılı Direktif’i onayladı. 2026’dan itibaren, markalar “karbon nötr” veya “çevre dostu” olduklarını doğrulanabilir kanıt olmadan iddia edemeyecek.

Fransa, hızlı moda üzerine vergi getiren ilk Avrupa ülkesi oldu. 2025 Haziranında Fransız Senatosu, her giysi için kademeli bir ceza sistemi getiren yasayı onayladı. Ultra hızlı moda markaları, her ürün için 5 avro ek vergi ödeyecek; bu, ucuz tişörtler, elbiseler ve pantolonlar gibi ürünleri özellikle pahalı hale getirecek.

Bu tutar, 2030 yılına kadar kademeli olarak 10 avroya yükselecek ve sadece beş yıl içinde vergi iki katına çıkacak. Vergi, her şirketin çevresel etkisi ve uygulamaları dikkate alınarak belirlenecek ve KDV hariç satış fiyatının yüzde 50’sini aşmayacak.

Bu önlemle, Fransız hükümeti açık bir mesaj veriyor: sadece bir sezon giyilecek kadar kısa ömürlü, son derece ucuz giysiler, neden oldukları çevresel zararın bedelini ödemeli. Aynı zamanda, daha dayanıklı, geri dönüştürülebilir ve çevresel etkisi düşük ürün üreten markalar ödüllendiriliyor.

2019 yılında, Birleşik Krallık Parlamento komitesi, tekstil toplama ve geri dönüşümü finanse etmek amacıyla satılan her giysi için bir penny (0,01 dolar) vergi önerdi. Hükümet bu önlemi uygulamasa da, öneri Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (Extended Producer Responsibility, EPR) yaklaşımı üzerine bir tartışma başlattı. Bu yaklaşımda, markalar oluşturdukları atık miktarına göre ödeme yapıyor. Ürünlerinin kalitesi ne kadar düşükse, maliyet o kadar yüksek oluyor. Ürünleri ne kadar dayanıklı ve geri dönüştürülebilirse, ödeyecekleri miktar o kadar azalıyor.

Hollanda, İsveç gibi diğer ülkeler, tamirleri teşvik etmeyi seçti. İsveç’te, giysi ve ayakkabı tamirlerindeki KDV, yüzde 25’ten yüzde 12’ye düşürüldü; Hollanda’da ise dikim tamiri, fermuar değiştirme ve beden ayarlama gibi hizmetlerde yüzde 9 indirimli oran uygulanıyor.

Bu önlemlerin tek amacı var: Kırık bir fermuarı değiştirmeyi, yeni bir giysi almaktan daha ucuz yapmak.

İspanya’da ise 7/2022 sayılı Kanun uyarınca 2025’ten itibaren, tekstil markaları toplama ve geri dönüşüm sistemlerini finanse etmek ve ürünlerinin dayanıklılığı ile tamir edilebilirliği hakkında bilgi sağlamak zorunda.

Önlemler işe yarıyor mu?

The Conversation’da yer alan habere göre vergi mekanizmalarının etkileri şimdiden hissedilmeye başlandı. Muafiyetlerin kaldırılması, piyasadaki rekabet koşullarını eşitliyor ve büyük uluslararası platformları fiyat ve lojistik stratejilerini değiştirmeye zorluyor.

Tamirlerde indirilen KDV, yerel atölyeleri canlandırıyor, küçük işletmelere fayda sağlıyor ve tüketici alışkanlıklarını yavaş yavaş değiştiriyor.

Vergi ve düzenlemeler bir araya geldiğinde, tek kullanımlık, ucuz ürünlerin en cazip seçenek olmaktan çıkması, tamir etmenin, yeniden kullanmanın veya kaliteli giysi satın almanın norm haline gelmesi amaçlanıyor. Bu önlemler kalıcı hale gelirse, Avrupa tekstil sektörü sürdürülebilirlik açısından en ileri seviyeye ulaşabilir.

Kaynak: The Conversation