Akademik dünyada ChatGPT: Avantajlar ve etik kaygılar

ChatGPT, iki yılda akademik yazımdan bilimsel araştırmalara kadar geniş bir alanda çalışma yöntemlerini değiştirerek yeni imkanlar sunarken etik tartışmaları da beraberinde getirdi.

ChatGPT, yapay zeka alanında büyük değişimler yaratan bir araç olarak iki yılda bilim dünyasının çalışma yöntemlerini derinden etkiledi. Akademik makalelerin yazımından veri analizine, bilimsel literatür taramalarından programlama süreçlerine kadar geniş bir yelpazede kullanılan bu araç, bir yandan bilim insanlarının verimliliğini artırırken, diğer yandan etik ve güvenilirlik tartışmalarını da beraberinde getirdi.

Bugün geldiğimiz noktada akademisyenler, yapay zeka destekli araçların sunduğu fırsatlarla yaratıcılıklarını sergilemek için daha fazla zaman bulduklarını dile getiriyor. Öte yandan, bu araçların potansiyeli kadar riskleri de konuşuluyor. Özellikle gizlilik, intihal ve yanlış bilgi üretimi konularında ortaya çıkan endişeler, akademik camiada tartışmalara yol açıyor.

ChatGPT’nin akademik dünyadaki yükselişi

ChatGPT’nin bilimsel çalışmalardaki etkisi, şaşırtıcı verilerle ortaya konuluyor. Mart ve Nisan 2024’te, ABD merkezli yayıncılık şirketi Wiley’nin yaptığı bir anket, akademisyenlerin yüzde 81’inin kişisel ya da profesyonel olarak ChatGPT kullandığını gösteriyor. Katılımcıların yüzde 75’i ise önümüzdeki beş yıl içinde araştırmacıların yapay zeka becerilerini geliştirmesi gerektiğine inanıyor. Bu bulgular, ChatGPT’nin araştırma dünyasında en yaygın kullanılan yapay zeka aracı olduğunu gözler önüne seriyor.

Stanford Üniversitesi’nden
yapay zeka uzmanı James Zou
(Hong Kong Baptist University)

Stanford Üniversitesi’nden yapay zeka uzmanı James Zou, bu büyük dil modellerinin akademik çalışmalarda büyük bir dönüşüm başlattığını belirtiyor. OpenAI tarafından geliştirilen ChatGPT, araştırmacılara sağladığı hız ile çalışma alışkanlıklarını yeniden şekillendiriyor. James Zou, “İnsanlar daha önce bazı yapay zeka yazma yardımcıları kullanıyordu ancak bu çok güçlü büyük dil modellerinin piyasaya sürülmesiyle oldukça önemli bir değişiklik oldu.” diyor.

Yapılan analizlere göre, 2023 yılında yayımlanan bilimsel makalelerin en az yüzde 1’inde büyük dil modellerinin katkısı olduğu tahmin ediliyor. Bu yüzdelik yaklaşık 60.000 akademik makaleye denk geliyor. Yapay zekanın bilimsel makalelerde kullanılma oranı, biyomedikalde yüzde 10’a kadar yükselirken, bilgisayar bilimlerinde yüzde 17,5 gibi daha yüksek bir seviyeye ulaşıyor. Ayrıca, 2023 ve 2024 yıllarında yapay zeka konferanslarında yapılan hakem değerlendirmelerinin yüzde 6,5 ila yüzde 16,9’unun önemli ölçüde yapay zeka tarafından oluşturulduğu ortaya çıkıyor.

Avantajlar ve etik sorunlar

ChatGPT’nin en büyük avantajlarından biri, bilim insanlarına zaman kazandırması. Özellikle makale özetleri, burs başvuruları ve öğrenci referans mektupları gibi süreçlerde kullanılan bu araç, araştırmacılara daha karmaşık çalışmalara odaklanma imkanı sunuyor. Öte yandan, ChatGPT’nin “halüsinasyon” olarak adlandırılan yanlış bilgi üretme problemi, araştırmacılar için ciddi bir endişe kaynağı. Bazı durumlarda yapay zeka, makalede bulunmayan veriler ya da figürler üretebiliyor. Bu durum, hem doğruluk hem de güvenilirlik açısından risk oluşturuyor. 

Ayrıca, araştırmacılar gizlilik konusunda endişelerini dile getiriyor.  Henüz yayımlanmamış verilerin ChatGPT’ye yüklenmesi, bu bilgilerin gelecekteki modellerin eğitimi için kullanılması riskini taşıyor. James Zou, bu riski azaltmak için ChatGPT yerine veri gizliliğini garantileyen yerel ve küçük dil modellerin kullanımını öneriyor.

ChatGPT’nin iki yılda kat ettiği yol, bilim dünyasının yapay zeka ile nasıl dönüşebileceğini gözler önüne seriyor. Yine de bu araçların sınırlamaları ve etik sorunları, gelecekteki kullanım biçimlerini şekillendirecek önemli tartışmalar olarak karşımıza çıkıyor. Tüm bunlara rağmen, dünya ChatGPT’nin sadece bir araç değil, bilimsel üretim ve keşiflerde oyunun kurallarını değiştiren bir unsur olabileceği bir döneme adım atıyor.

Kaynak: Nature